Paylaş
İZMİR iklimi ve florası ile tarım, tarımsal sanayi ve gıda sektöründe çok zengin bir ürün yelpazesi oluşmasına imkan sağlıyor. İşte yeni ve somut bir örnek... İzmir Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği (İKKYB) Başkanı Özer Türer, başarılı çalışmalarına bir diğerini daha ekledi. “Sakız Koyunu Projesi” ile bölge çiftçisinin önüne yeni bir fırsat koydu. Sakız Koyunu İzmir’de Çeşme Yarımadası’nın hayvanı. Yani İzmir’e ait bir değer. Doğu Anadolu’nun İvesi’si ile birlikte Türkiye’nin süt verimi yüksek iki ırkından biri. Son yıllarda yaptığı hamlelerle kendi alanında ülkenin en büyüğü haline gelen İKKYB her yıl Çeşme’de sakız koyununun yarattığı büyük katma değere dikkat çekmek ve önemine vurgu yapmak için bir şenlik düzenliyor. Bu yıl 16 Eylül’de düzenlenen etkinlik mevcut ilgiyi daha da artırdı. Özer Türer’le sakız koyununa ilişkin yeni projeleri konuştuk.
Padişahların tercihi
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Padişah başta olmak üzere Saray ahalisi kurbanlık olarak sakız koyununu tercih edermiş. Sarayın kurbanlıkları Çeşme’den gemilerle gidermiş İstanbul’a. Türer, “Bu özellik geçen Kurban Bayramı’nda da hatırlandı ve ‘Hakiki Sakız Koyunu’ yeniden gözde olmaya başladı. Yeni projemiz bu yüksek katma değerli hayvanı bölge ekonomisine kazandırmak üzerine kurulu” diyor. Sakız Koyunu’nun en büyük özelliği hem et, hem de süt hayvanı olması. Türkiye’de yetiştirilen süt verimi en yüksek hayvan. Doğurganlığı da çok yüksek. Öyle ki ikiz, üçüz, hatta beşiz, altız doğumlar yapabiliyor. Türer’e göre, doğru bakım ve mama takviyesi yapılırsa beşiz yavrular bile yaşatılabiliyor. Ayrıca tat yönünden de eti diğer ırklardan farklı. Yani her yönüyle getirisi çok iyi.
Yeterli materyal yok
Özer Türer, şu değerlendirmeyi yapıyor; “Türkiye’nin birçok bölgesinde insanlar verim özellikleri dolayısıyla sakız koyunu yetiştirmek istiyor, ama iklim özellikleri buna izin vermiyor. İzmir’de aslında tablo farklı değil. Sakız koyunculuğu yapmak isteyen insan sayısı çok. Ancak yeterli hayvan materyali yok. Yetiştirici uzun yıllar küçükbaş hayvancılıktan para kazanamayınca hayvan varlığı çok geriye gitti. Ve ne yazık ki tüm ırklarda olduğu gibi sakız koyunu da kesime gitmekten kurtulamadı. Çeşme Yarımadası gibi sınırlı bir coğrafyada yetiştirilen türün varlığı yok denecek sayılara, 2 binlere geriledi. İzmir’in önemli bir değeri yok olma ile karşı karşıya.”
Bakanlık destek
Türer, özellikle son yıllarda diğer çalışmalarında olduğu gibi, bu projeye de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın büyük destek verdiğini söylüyor. “Bakanlık son dönemde tarım ve hayvancılıkta çok önemli adımlar atmaya başladı” diyen Özer Türer, “Koyun ve Keçi Sütünde Soğuk Zincir Projesi ile yetiştiricinin yüzünü güldürdük. Bakanlığın bu süreçte büyük rolü var. İKKYB olarak şimdi sakız koyunu sayısının artması ve yaygınlaşması için birkaç proje üzerinde çalışıyoruz. İzmir’de bütün kırsal bölgeyi dolaşıp, materyali güzel bir katalogda toplayarak işe başladık. Yetiştiricilerle kafa kafaya verdik, ne yapılabiliri konuştuk. Tarım Bakanlığı yetkilileri konuyu çok ciddiye alıyor” diye konuştu.
Kecheese marka
Türer, 2006 yılından beri ISO 22000 sertifikasıyla küçükbaş hayvan ve sütü üretiyor. Keçi çiftliğinde saf keçilerden, tamamen soğuk zincirle korunarak elde edilen sütlerle üretilen ‘Kecheese’ marka ürünler tüketiciyle buluşuyor. Keçi satışı da yapılan ve 3000 başla Türkiye’nin en büyük ve modern tesisleri arasında yer alan çiftlikte daimi veteriner kontrolünde yetiştirilen sakız koçlarına Balçova ve Seferihisar kurban satış pazarlarında ulaşmak mümkün. Keçi yetiştiriciliği üzerinde de uzman olan çiftlik günlük 70 ton keçi sütü üretebiliyor.
Paylaş