KİMSE üzülmesin, kırılmasın gecesiydi. Hatır gönül maçı olsa bu kadar kötü olmaz. Hedefleri olan iki takım adına derbi de denebilecek bir karşılaşma Trabzonspor-Beşiktaş arasındaki kapışma. Ama ilk 45 dakikada, futbol adına anlatılacak, heyecanlanılacak pozisyon yaşanmadı. Hakem Bünyamin Gezer de soyadına uygun şekilde hareket etti. Beşiktaş’ın yediği beraberlik golünün hazırlayıcısı oldu.
İkinci yarıda Bobo’nun ceza alanı içindeki hareketine penaltı çalınacağı kuralını da sanırım unutmuş. Sezon başında böylesi büyük takımların oyuncu alırken harcadıkları paralara değil teknik ve fiziklerine bakmak gerekir. Yada kulüplere bu oyuncuları aldıranlar için siyasette olduğu gibi özel mahkemeler kurulmalı. Nerede izleyip, nasıl takip ediliyor. Böylesi yüksek bedelleri hak edecek oyuncu gerçekten var mı? Bordo mavili ekibin yıldızı gösterilen, Katar’a gidecek, gitti denilen ama kalan Yattara Beşiktaş kalesine bile inemedi.
Savunma hataları
Büyük takımların oyuncuları her zaman zirveye koşmalı. Beşiktaş eksik kadrosuna rağmen bu kadar etkisiz olmamalı. Siyah beyazlı ve bordo mavili formayı giyenler haklarını fazlasıyla vermeli. Hatta oynadıkları kulübün büyüklüğünün farkına varmalı. Herkesin beklenti içinde olduğu Serdar Özkan’ın geçen yılki görüntüsü mumla aranıyor. Mustafa Denizli’nin göreve geldiği günden bu yana kulübede tuttuğu Uğur İnceman bir ön liberonun neler yapabileceğini gösterirken Cisse ile arasındaki farkın büyüklüğünü hisettirdi. Denizli’nin İnceman düşüncesi başarılıydı. Holosko tercihi mükemmeldi. Büyük hocalar böyle maçlarda farkını hissettirmeliydi. Tıpkı Denizli gibi.
Trabzon’un en başarılı oyuncusu Egemen Korkmaz’dı. Serkan Balcı’nın da hakkı yenmemeli. Beşiktaş ve Trabzonspor’un attıkları gollerde hep savunma hataları ön plana çıktı. Belki de Türk futbolcusunun kapasitesi bu. Ersun Yanal ve Mustafa Denizli ne yapsın? Türk futbolunun hastalığıdır duran toplardan gol yemek.
İkinci yarıda Trabzonspor ilk yarıdaki miskinliğinden sıyrıldı ama Beşiktaş’ın baskısından kurguyu yapamadı. İyiki kalede Hakan Arıkan vardı. Her atakta, her şutta vitrine çıktı. Ama sergilenen futbol, çocukken mahalle arasında oynadığımız 1’dir 1’i hatırlattı.