Paylaş
Oğuz, Nilüfer’i anlatırken “Kayahan, Nilüfer’in canını çok acıttı. O günlerin yakın şahidi olarak biliyorum ki Kayahan haksız, Nilüfer haklıydı” diyor.
Neşeli günlerimizi hatırlayan var mı? Ne zamandı?
Selin Ongun çok güzel anlatmış aslında: “Henüz Instagram icat edilmemiş, Twitter eskimemişti... Sonraki AK Parti’li yıllara damgasını vuracak olan siyasi kamplaşma, popüler eğlence ve gösteri dünyası özneleri arasında da izlenir olmuştu...”
Bir soru sorma ustası olan gazeteci Selin Ongun’un, eğlence dünyasının duayeni Mustafa Oğuz’la günlerce, saatlerce yaptığı söyleşiler ‘Yorma Birader’ adıyla raflarda yerini aldı.
Bu kitabı yapmak zordu. Hayatını açacak kişi Mustafa Oğuz’du ve bu iş olup bittiğinde ortaya serilecek olan, sadece onun hayatı değildi. Dokunduğu insanlar vardı; hepsi şöhretti. Hemen hepsi özel hayatını muhafaza etmiş, sanatıyla hak ettikleri yere gelmiş kişilerdi: Sezen Aksu, Mazhar Fuat Özkan, Onno Tunç, Timur Selçuk, Nilüfer, Erol Evgin... Şan Tiyatrosu yılları... Rumeli Hisarı konserleri...
80’li, 90’lı yılların eğlence hayatına yetişmiş olanlar için Mustafa Oğuz’un anlattıkları; dönemin siyasi atmosferi, ilişkileri, aktörleri açısından da çok şey ifade ediyor. Herkes tanıdık geliyor... Çocukluğunuzu, gençliğinizi anlatıyor... Kulağınıza gizliden gizliye ‘Diday Diday Day’ ya da ‘Değer mi’ diye şarkılar fısıldanıveriyor okurken...
Sıkıyönetim zamanında yaptıklarım bugün tarifsiz bir acı veriyor
Üstelik hiç de böbürlenen bir kitap değil. Mustafa Oğuz ve Selin Ongun yola böyle çıkıyor zaten. ‘Sen neymişsin be abi’ dedirtmesin bu kitap, ‘Vay be her şeyi de sen yapmışsın, ne kadar iyi bir insanmışsın, maşallah Mustafa’ demesinler. Kendini kayırmasın...
Öyle de olmuş... Şu bölümden de anlaşılacağı gibi en sıkı kendisini eleştirmiş Oğuz:
“Bakınız, sıkıyönetim zamanında Süleyman Takkeci ile görüşüp Timur Selçuk konserleri için aldığım izin. Bakınız, Timur Selçuk’un yurtdışına çıkabilmesi için Kenan Evren’in oluruyla pasaportu geri alışımız. Bakınız Turgut Özal’la görüşüp beş dakikada eğlence vergisinin tekrar yüzde 10’a indirilmesi. O dönemlerde pek çok konu bu kişilerin iki dudağının arasından çıkan bir sözle çözülebiliyordu. Bugün bir fark yok, orası ayrı konu. O yıllar benim mesleki olarak hayatı yırtma yaşlarıma denk geldi. Ve ben de bu çözümleri sağlayarak durumdan istifade ettim. Bu hal, bugün beni çok rahatsız ediyor. (Bugünkü aklım olsa) Mücadele ederdim. Timur Selçuk konserlerine izin almak için, idamdan yana durmuş Süleyman Takkeci’nin Selimiye Kışlası’nda koluna girmek bugün bana tarifsiz bir acı veriyor...”
Nehir söyleşileri oldum olası çok severim, hele iyi yapılmışsa -ki ‘Yorma Birader’ için bunu rahatlıkla söyleyebiliriz- tadından yenmez. Hadi gelin, biraz kitabı karıştıralım... Tanıdık yüzlerin arasında, anılarında dolaşalım...
Sezen Aksu (sağda) ve Nükhet Duru’yla... Aksu’nun menajerlik teklifini uzun süre kabul etmeyen Oğuz, sebebini “Nükhet’i yönetemedim, sonunda bildiğini okudu. Sezen’de de aynı endişeyi duymuştum” diyerek açıklıyor.
KİMDEN TOKAT YEDİ?
“Gazinoda bambaşka bir düzen vardı. Bir kere ‘masası olan sanatçı’ diye bir hadise. Dört masa adam geliyor, uvertüre yani ‘masası olan sanatçı’ya şampanya açtırıyor, çiçek gönderiyor, dünyanın parasını bırakıyorlar gazinoya. Öyle olunca bir uvertür Erol Evgin’den daha kıymetli olabiliyor. Gazinodan nefret ettiğim esas günü anlatayım. Erol Evgin, Taşlık Gazinosu’nda çıkıyordu. Kuliste, repertuar ya da sahne sırasıyla ilgili bir şey konuşuyorduk. Sacit Aslan, ‘Sen ne karışıyorsun lan’ deyip şak bir tokat patlattı bana. Herif, Fahrettin Aslan’ın oğlu! O tokadı yediğim an dondum kaldım. Bir tane ben vursam buna, hastanelik olurum, oradan sağ çıkamam. ‘Ya lanet olsun bu nasıl bir dünya’ dedim. Kaç kişiye tokat atıyordu acaba o günlerde?”
Mustafa Oğuz-Selin Ongun, Aralık 2017.
DAĞILAN MFÖ’YÜ KİM TOPLADI?
“MFÖ’nün ‘Ele Güne Karşı’ albümü çıkmıştı. İstanbul’a dönünce hemen Fuat’ı aradım. ‘Böyle bir proje var, hadi siz de katılın’ dedim. ‘Abi biz dağıldık’ demez mi? ‘Ya Fuat, albüm daha yeni çıkmış, ne dağılması’ diye sordum. Cevabı aynen şöyleydi: ‘Abi albümü yaptık, grup dağıldı. Sen bizim menajerliğimizi yaparsan tekrar toplanırız’... Mazhar Fuat Özkan ile hikâyemiz böyle başladı. O ayrılıktan sonra 10 defa daha ayrıldılar. Tabii bu ayrılıklar üç gün, bilemedin 10 gün sürüyor. Devamlı kavga ederlerdi. Hâlâ ediyorlar. Kafa olarak süper ayrıdırlar. (...) Biri ulusalcı bakıyor bir olaya; biri maneviyat, felsefe, din tarafından... Öbürü süper gerçekçi. Sonuç olarak birbirlerine giriyorlar, ortalık küfür kıyamet. Bir daha birbirlerinin suratlarına bakmazlar sanıyorsun, ertesi gün beraberler.”
BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ
Yorma Birader-Mustafa Oğuz Anlatıyor: Türkiye’nin Neşeli Günleri
Nehir söyleşi: Selin Ongun
Doğan Kitap
352 sayfa
35 TL
Hayatını hangi 10 madde şekillendirdi?
Yorma, dinle, adil ol, duruşun olsun, hayal kur, çalış, takipçi ol, yarat, yaşa, sev...
AYNI OYUNU HAFTADA BEŞ KEZ İZLEYEN KİMDİ?
“Semra Hanım (Özal) haftanın beş günü ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’nı seyrediyordu. (...) Dolmalar yaptırıp getirirdi, inanılmaz bir ilişki oluşmuştu. Kulisin arkasında bir kafeteryamız vardı. Turgut Bey (Özal) ile orada otururduk.”
SEZEN HEDİYE SİLAHLA KİMİ KOVALADI?
“Sezen (Aksu) ile Onno (Tunç) sık sık kavga ederlerdi. Ama cinayet noktasındalar. Bir gün felaket kapışmışlar. Gece yarısı haberleri geldi, kalktım gittim. Sezen’in Mehmet Ali Yılmaz ile Güneş Yayınları’nda dergicilik yaptığı dönemdi. Mehmet Ali Yılmaz o ara Sezen’e silah hediye etmiş. Sezen de Onno’yla kavga ettikten sonra iyice çıldırıyor. Onno’yu elinde silahla Levent sokaklarında bir güzel kovalıyor. Olaylar, olaylar... Sezen’in yanına gidince önce ortadan silahı kaldırdım, sonra kurşunları alıp cebime koydum. Sezen’le oturduk konuştuk, sakinleşti. Ertesi gün Onno’yu aradım. ‘Onno ne oluyor, hadi gel de konuşalım’ dedim. Onno yürüyemiyor. Sezen bunu silahla kovalayınca öyle korkmuş ve koşmuş ki ertesi gün bütün adaleleri tutulmuş. Oturup kalkamıyor. Gülmekten yerlere yattım...”
Paylaş