Paylaş
Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan... Kendisi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi. Haliyle Türk diline son derece hakim. 2005’te ilk basımı yapılan ‘İslam’ı Kuran’dan Okumak’ kitabı çok ses getirmişti. Din adı altında uygulanan hurafelere, hem eserlerinde hem de bireysel söylemlerinde şiddetle karşı çıkıyor Nur Doğan Hoca.
Prof. Doğan’ı katıldığı bir TV programında uçabildiğini iddia eden ve oturduğu koltuktan ‘Allah’ diyerek kendisini yerden yere atan bir vatandaş için sarf ettiği ve sosyal paylaşım sitelerinde fenomen olan, “Bunu alın dışarıya” sözleriyle de anımsarsınız...
Prof Nur Doğan’la geçen hafta bir araya geldik.
Fuzuli’nin Arap, Türk ve Fars edebiyatlarının en tepe eseri olarak tanımlanan ‘Leyla ile Mecnun’u dilimize notlar ve açıklamalarla çevirdiği aynı adlı kitabı üzerine konuştuk.
Önceki yıllarda Yapı Kredi Yayınları’nın bastığı kitabın sekizinci baskısı Yelkenli Yayınevi’nden çıkmış.
Şimdi bu kitabın tiyatroya uyarlanması gündemde.
SHAKESPEARE’VARİ BİR ÇALIŞMA
Şiirsel bir anlatımla, içinde gazellerin de olduğu, hatta eserin sahibi Fuzuli’nin de hikayeye monte edildiği, bugüne kadarki örneklerinden çok farklı bir çalışma gerçekleştirmiş Prof. Nur Doğan.
‘Leyla ile Mecnun’un bu anlatımıyla tiyatroda sahnelenmesi için anlaşma aşamasına geldiklerini söyleyen Prof. Nur Doğan, ‘Shakespeare’vari bir çalışma yaptığını söylüyor.
Doğan’ın kitapları arasında Şeyh Galip’in ölümsüz eseri ‘Hüsn-ü Aşk’ın çevirisi de var. Tasavvufun yanı sıra fantastik unsurların ve sembollerin ağır bastığını söylediği bu eserin de sinema filmi yapılması için kolları sıvayan Prof. Nur Doğan çok önemli ve üzerinde çok konuşulacak bir iddiada bulunuyor:
“Batı’nın kullandığı fantastik hikayelerin çıkış kaynağı bizim bu tür edebi eserlerimizdir. ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve benzeri çalışmalar için 18. yy’da kaleme alınan ‘Hüsn-ü Aşk’ ışık tutmuştur. Ruhsal temaları öne çıkaran, sembolizme ağırlık veren, alegorik ve evrensel değerler taşıyan bu edebi eserlerimiz Batı’yı bireysellikten uzaklaştırmış. Özetle Batı, Doğu edebiyatından çok istifade etmiş. Bizim ruh ve cinler diye tabir ettiğimiz varlıkları onlar hayalet ve hortlak olarak tanımlamaya başlıyor ve Doğu’nun ruhsal zenginliğinden faydalanıyor. Böylece Batı, bireyselliğe mahkum materyalist edebiyatından Doğu’dan beslenerek kurtuluyor. Mevlana üstüne kaleme alınan kitapların da Batı’da pek çok başka projeye yol gösterici olduğunu biliyoruz.”
Paylaş