Serap da çocuktu!

İETT otobüsünde uğradığı molotofkokteylli saldırı sonucu ölen Serap Eser’i öldürenler ‘taş atan çocuk yasası’ndan yararlanacak. Serap’ın ağabeyi Ümit Eser soruyor: “Benim kardeşim de çocuktu. Onun elinde ne silah ne molotofkokteyl vardı... Bu vahşiliği çocukluk adı altında görmezden mi geleceğiz şimdi?”

Halkalı Orhan Cemal Fersoy Lisesi son sınıf öğrencisiydi. Dersleriyle arası iyiydi, öğretmenleri ve arkadaşlarıyla da ama biraz içine kapanıktı. Günlüğüne yazardı her şeyi. Sessizdi... Utangaçtı... Bir övgü ya da güzel söz karşısında yüzü kızarırdı hemen.
Fanatik olmamakla beraber Galatasaraylıydı. Aslında Fenerbahçe’yi tutuyordu ama sonra fikrini değiştirmişti. Türkçe dersini seviyor, matematiğe mesafeli duruyordu. Pek sevmiyordu sayılarla uğraşmayı. Kendini bildi bileli hemşire olmak istiyordu. Üniversitede bu bölümü kazanmak için dershaneye gidiyordu.
Facebook sayfası vardı onun da diğer tüm yaşıtları gibi, burada paylaşıyordu fotoğraflarını, duygularını.
Koç burcuydu. Kitap okumaktan büyük keyif alıyordu. Kendisinden biri yedi diğeri 12 yaş büyük ağabeylerinden izin kopardıkça sinemaya gitmeyi de...
Cem Adrian ve Şebnem Ferah şarkılarına bayılıyordu. Şebnem Ferah’ın ‘Sil Baştan’ şarkısını bağıra bağıra söylüyordu evin içinde... Bir de İngiliz rock grubu Placebo dinliyordu.
Anasının babasının bakmaya kıyamadığı, ağabeylerinin gözlerinden sakındığı, arkadaşlarının dert ortağı Serap’larıydı...
Yani sizlerin 17 yaşındaki evladınızdan hiçbir farkı yoktu Serap Eser’in...
8 Kasım 2009’da dershane dönüşü 89 A kodlu İETT otobüsüne bindi.
Evine dönecekti, yemeğini yiyip derslerine çalışacaktı. Sonra erken yatacaktı ki sabaha uykusuz kalmasın... Büyük ihtimalle ertesi gün yapacaklarını bile planlamıştı kafasında. Evlerinin karşısındaki Papatya durağında otobüsten inecekti. Durak karanlık olduğu için baba Zübeyr Eser her akşam kızını durakta karşılıyordu. Neme lazım, sapığı vardı, hırsızı vardı... Ancak PKK, yani evinin kapısının önündeki terör onun bile aklına gelmemişti.
Otobüsü gördü uzaktan Zübeyr Bey, Serap da kapıya doğru ilerleyip düğmeye bastı, otobüs durdu ve...
Serap ne olduğunu anlamadı çünkü otobüsün önünü kesen maskeli teroristlerin içeri attığı molotofkokteylleri yüzünden bir anda alevler içinde kaldı.
Babası yaralananın kendi kızı olduğunu bilmeden yardım etti, eli yandı. Serap apar topar Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Vücudunun büyük bölümü yanmıştı ama tam 29 gün daha yaşadı, bu acıları niye yaşadığını bile bilmeden...
Serap’ın öldürüldüğü otobüs durağı evin karşısında, ebediyen uyumaya çekildiği mezarlıksa arka tarafındaydı.
Serap’ın annesinin yüreği buna dayanamadı.
Her balkona çıkışında fenalaştı, camdan dışarı bakamadı...
Eser Ailesi, 17 yıl boyunca oturdukları evlerinden taşındı.
Serap’ın ölümünün üzerinden bir yıl geçti.
Geçen hafta mahkemesi vardı saldırının...
Yedi sanığın yargılandığı davada R.S., M.D., Ö.K. ve Ö.B.’nin (isimlerini yazamıyoruz, 18 yaşından küçükler ya!) dosyası, Çocuk Mahkemesi’ne gönderildi. Yani ‘taş atan çocuk yasası’ndan faydalanacak ‘molotofkokteyl atan çocuk(!)lar’...
Serap’ın ağabeyi Ümit soruyor şimdi: “Benim kardeşim de çocuktu. Onun elinde ne silah ne molotofkokteyl vardı. Bu vahşiliği çocukluk adı altında görmezden mi geleceğiz şimdi? Başbakan, Serap’ın davasında yargılananların bu yasadan faydalanamayacağını söylemişti, ne değişti?”
Serap, yaşıtları tarafından göz göre göre öldürüldü. Bu yasayla birileri içeride az yatacak ama Serap ebediyete kadar yattığı yerde kalacak.
(Not: Ümit Eser kardeşinin anısını yaşatmak için bir Facebook sayfası açtı. Bir anda 20 bin takipçisi oldu ancak bu sayfa Facebook tarafından nedensiz bir şekilde kapatıldı. Ağabey, “Birileri bizi şikayet etti. Serap’ı yaşatmadıkları gibi anılarının yaşamasına da izin verilmedi” diyor.)

ENBE’den yine bir yıldız doğuyor

Aslı Güngör, Mustafa Ceceli derken ENBE Orkestrası yeni albümde yine yeni bir isim buldu: Elvan Günaydın... Bulgaristan göçmeni bir ailenin 19 yaşındaki kızı Elvan. Bulgaristan’da endüstri mühendisliği okuyor. Müziği de çok seviyor. DMC’nin Yapım ve Pazarlama Müdürü Özden Bora’nın mail adresini bulup ona bir şarkısını yollamış. Bora’ya her gün gelen yüzlerce mail arasından bu ses ilgi çekmiş. Ve yeni isimlere şans vermeye özen gösteren ENBE’nin şefi Behzat Gerçeker bu isimle tanışmak istemiş.
Hemen stüdyoya girmişler. Sözlerini Ravi İncigöz’ün yazdığı ‘Eksik’ adlı şarkıda Mustafa Ceceli ile düet yapmışlar. Şarkı internette ve radyolarda çok büyük ilgi gördü. ENBE’nin iddialı albümü ‘Kalbim’ yarın satışa çıkıyor. Bu kez albümün bombası Elvan Günaydın.

Beş oyunlukmuş

Garajİstanbul’da Türk ve Alman sanatçıların ortak yapımı ‘Kabine’ adlı oyun, Zeliha Berksoy ve Dikmen Gürün salonu terk etme işi olmasaydı pek de adını duyuramayacaktı. Atatürk’e ‘ayyaş’, Deniz Gezmiş’e ‘eşcinsel’ denildiği için tepkilerini sesli olarak gösterip oyunu terk eden bu tiyatro duayenlerinin ardından oyunun adını duymadım bir daha hiçbir yerde. Garajİstanbul yetkilisini oyuna ilgi var mı, devam ediyor mu diye sormak için aradım. Meğer ön çalışması üç yıl süren oyun, sadece beş kez sahnelenmiş, sonra da rafa kalkmış.
Yazarın Tüm Yazıları