Paylaş
Geçen hafta Dünya Yamaç Paraşütü Şampiyonası nedeniyle Erzincan’daydık. Aynı tarihte Türk Hava Kurumu (THK) Erzincan Havacılık Eğitim Merkezi hizmete açıldı. Erzincan’a gelen THK Havacılık ve Eğitim Daire Başkanı Vedat Seymen ile programı konuşuyorduk. Model uçak, planör ve paraşüt uçuşları gösterisi yapılacağını anlattı. Sonra yüksekten korkup korkmadığımı sordu. Bungee jumping yaptığımı ve korkmadığımı söyledim; beni neyin beklediği hiç bilmeden...
Birkaç saniye içinde verilen bir kararla Planör Uçuş Eğitim Okulu Müdürü Hayriye Açan’ın yanına gitik. Açan, yukarıdan aşağı bir süzdü beni ve bence uçabileceğime karar verdi ki bu kez hep birlikte okulun en tecrübeli pilotlarından Metin Özbey’in yanında aldık soluğu. Seymen ve Açan, Metin Hoca’ya emanet etti beni. Birkaç dakika da onunla sohbet ettik. Bu uçuşun ne kadar süreceğini sorduğumda verdiği cevap her şeyi açıklıyordu: “Bütün bir ömür anlatacak kadar uzun...”
Yazının bundan sonrasını havacılık terimleriyle tanımlayabilirim aslında. Loop attık, tona yaptık, negatif C pozitif C, vs. Ama öylesi hiç heyecanlı olmayacak. İyisi mi ben size bire bir ne yaşadığımı anlatayım:
Mini minicik bir aletmiş aslında planör. Kanatları çok büyük sadece... Kendisi de pilot olan Hayriye Açan paraşütümü takıp yapacaklarımı söyledikten sonra öne oturdum, pilot arkaya. Kural böyle... Ellerim bacaklarımın üzerinde durmak zorunda. Hiçbir yeri elleyemem. Yasak. “Peki, fotoğraf makinesi alabilir miyim yanıma?” “Hayır, çünkü şiddetli basınç olacak, onu elinde tutman mümkün değil.” Ve üzerimiz kapanıyor. Önümüzde bizi çeken uçak havalanıyoruz. Müthiş bir sessizlik, dünyayla bağlantın kopuyor. Erzincan’ın eşsiz manzarası üzerinde havalanıyoruz. Film karesi gibi, zirvesi hâlâ karlı Munzur Dağı karşımda, aşağısı göz alabildiğine yeşil...
Metin Pilot durumumu soruyor, gayet iyiyim. Buysa eğer, gerçekten korkulacak bir şey yok. Süzüle süzüle yükseliyoruz. 250 metre, 500 metre. Zaten yükseliğimiz bu olacak; 500 metre. Ancak Metin Pilot önde aramızdaki halatı atmaya hazırlanan uçağa, “250 metre daha istiyorum” anonsu yapıyor. İşte o andan itibaren yeşilliklerden çok önce dağ, sonra gökyüzüyle iç içe olduğumu hissediyorum. Bacaklarımda hafif bir titreme başlıyor ama yine de hâlâ gayet iyiyim.
HAVADA ASILI KALDIK
Veee halat atılıyor. Önce bir sarsıntı sonra gerçekten ucu bucağı olmayan bir özgürlük... Metin Pilot, “Hazır mısın?” diyor, daha ben “Neye?” demeye kalmadan akrobasi başlıyor...
Önce yan yatıyoruz, sonra dikine inmeye başlıyoruz aşağıya, önde oturduğumu hatırlatırım! Bungee’nin serbest düşüşü bunun yanında yürümek gibi... Sonra bir anda duruyoruz havada, bir şey söylemeye çalışıyorum ama bu kez de ters takla atmaya başlıyoruz... Öndeyim, sıfırdayım ve acayip bir basınç var. Yüzümü tutmaya çalışıyorum, yerinden çıkacak diye korkuyorum, tekrar duruyoruz. Öylece, havada asılı kalmış gibi duruyoruz. “Kalbim diyorum, yanıyor! Sizin de öyle mi?” “Evet, korkma” diyor ve devam ediyor: “Ben de heyecanlanıyorum. O olmadan olmaz ki, bırak kendini...” Ve tekrar takla atmaya başlıyoruz. O ne? Ters döndük. Yüzüm aşağı değil yukarı bakıyor bu kez. “Sakin sakin insek?” diyorum, Metin Hoca ve “Başka türlü inmeyi bilmiyorum” diyor. Gülüyorum tabii bu sözlerine ama artık yere birkaç yüz metre kalmış olmasının rahatlığıyla... Sonra yeniden süzülmeye başlıyoruz. Midem, içim dışım, dizlerim, ağzım, ellerim... Sanki her biri kendi başına hareket ediyor... Ve bir kuş gibi yumuşacık konuyoruz yere. Aşağıda bekleyenler iddiaya girmiş benim bitik ineceğime dair...
Oysa yere indiğimiz an, içimden “Hadi tekrar uçalım” demek geliyor. “Hadi” dese Metin Pilot, “Hadi!” diyeceğim.
Demiyor, alanda vedalaşıyoruz...
Onlar da ekip olarak Eskişehir İnönü’ye dönecekler zaten. Ekim’de burada planör eğitimi vermeye başlayacaklar. Bu tecrübeyi Metin Pilot’un söylediği gibi bir ömür anlatır mıyım bilmiyorum ama daha şimdiden yeni hikayeler için İnönü’ye gitme planları yapıyorum...
Sevgiliniz ‘Hayvan’ diye bağırırsa şaşırmayın
Nazan Öncel’in son albümü pazartesi günü dinleyicisiyle buluşacak ancak ben ne yapıp edip birkaç gün önceden şarkıları ele geçirdim. Üç gündür Öncel’in yeni şarkılarıyla yatıp kalkıyor ve kendimi sürekli ‘Hayvan’ derken yakalıyorum. 10 şarkılık albüm ‘Normal’ şarkısıyla açılıyor. Şarkı da ismi gibi normal başlıyor ve sonra tam da Öncel’lik devam ediyor. Hani içinizde kalır ya bazen, ruhsuzdur, umursamazdır, bencildir karşınızdaki ve içinizden “Hayvan!” diye bağırmak gelir; işte bu şarkı sizin yerinize yapıyor onu...
Sürprizlerle dolu sözler yazmış yine Öncel. Zaman zaman karşınıza çıkan ve hafif argoya kaçak sözler gülümsetiyor. Duygusal şarkı yok mu? Olmaz mı... ‘Bebek Sevgilim’ mesela, “Sadece sana sarılıp uyumak isterdim bir gece. Bana bunu da çok görmüşsündür belki de...” ya da ‘Böyle Konuşma’ veya ‘Beni Bu Koca Şehirde Yalnız Bırakma’ başa alıp alıp dinlediğim şarkılar oldu. Yani Öncel yine yapmış yapacağını, isteyeni güldürmüş isteyeni ağlatmış ve tüm bunları yaparken günlük dili de kelime ustalığıyla konuşturmuş. Müziklere zaten laf yok...
Sade’nin hayran bırakan sadeliği
17 yıl ara verdikten sonra dünya turnesine çıkan Sade konserlerinin biletleri aylar öncesinden tükendi. Eh bu kadar iyi bir ses, dünya çapında yıldızsan böyle oluyor işte. En son albümü ‘Lovers Rock’ 2000’de çıkmıştı. Geçen yıl da ‘Soldier Of Love’ı yaptı sanatçı. Barcelona konserine gitmek isteyen arkadaşlarım yer bulamadılar. Geçen hafta da London O2 Arena’da sahneye çıktı Sade.
20-22 bin kişi vardı muazzam konser salonunda. Pek konser salonu da denmez ya, VIP locasıyla, oturma düzeniyle modern bir stadı aratmıyordu mekan. Aslında Londra konserinin de biletleri aylar öncesinden tükenmişti ancak Garanti American Express Card yeni bir uygulama başlatmış. Kart sahiplerine en özel konserlere ve kulüplere giriş olanağı sağlıyor. Kendi kontenjanı ve locası var.
Biz konseri VIP locadan seyrettik. Işık oyunlarına, tek bir perdeyle yapılan büyük şova, Sade’nin sadeliğine, 52 yaşında olmasına rağmen performansına, zarafetine, danslarına ve şarkılarına bir kez daha hayran kaldık. Sade’nin Türkiye’yi de konser programına almasını ve Türkiye’nin de böyle bir konser salonuna kavuşmasını dileyerek ayrıldık O2 Arena’dan...
Paylaş