Kim olursan ol, kaç yaşına gelirsen gel her zaman annenin çocuğusun

Demans hastalığına yakalanan Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan’ın annesi yanından bir an ayrılmıyor, oğlunun iyileşmesi için dua ediyor. Yemeğini kendi pişiriyor, ilacını elleriyle veriyor. Bir dönem yanlarından hiç ayrılmayan dostların şimdi ne yaptıklarını da çok merak ediyor

Haberin Devamı

Ermeni cemaatinin en renkli, aydınlık, ilerici, sevilen isimlerinden biri Patrik Mesrob Mutafyan... 2008’de, geçirdiği guatr ameliyatı sonrası bir süre dinleneceği söylenmişti. Herkes iyileşip görevinin başına dönmesini beklerken bu istirahat süresi uzadıkça uzadı. Ve can sıkıcı gerçek ortaya çıktı:
Türkiye Ermenilerinin 84. Patriği Mesrob Mutafyan 52 yaşında ‘demans’ yani bunama hastalığına tutulmuştu.

OĞLUNUN YANINA YERLEŞTİ
İyileşir diye beklendi ama nafile... Türkiye Ermenilerinden bir grup Mutafyan’ın yerine yeni bir isim atamak istedi, olmadı; eş başkanlık ya da yeni patrik istekleri ‘Mutafyan’ın hâlâ hayatta olduğu’ gerekçesiyle geri çevrildi.
Geçenlerde bir vesileyle annesi Mari Hanım ile bir araya geldik Mutafyan’ın.
80 yaşını devirmiş ama senden benden dinç denir ya, öyle bir hanım.
Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen neşesinden, hayat enerjisinden, hiçbir şey kaybetmemiş. Bunda da bir hayır vardır diyor, oğlunun hastalığını tevekkül içinde kabulleniyor.
Ancak her ne kadar Ermeni Patriği de olsa, 55 yaşına da gelse, sonuçta annesinin biricik oğlu o...
Mari Hanım oğlu rahatsızlandığından beri kendi hayatını, evini, düzenini  bir kenara bırakmış... Patrikhanede yaşayan oğlunun yanından bir an olsun ayrılmıyor. Tabii ki çalışanları, hizmetlileri var ama oğlunun yemeğini kendisi yapıyor, ilaçlarını saatinde kendi elleriyle veriyor.  Her şeyiyle bire bir ilgileniyor... Mutafyan’ın doktoruna ve uyguladığı tedavinin doğruluğuna da güveniyor. Yeni tedavi yöntemi bulduğunu iddia edenler de oluyor ama o, “Oğlumu deneme tahtasına çevirtmem” diyor.

Haberin Devamı

ANNESİ VE KARDEŞLERİNİ TANIYOR

Patrik için konuşulan ‘Artık kimseyi tanımıyor’ söylentilerini sordum Mari Hanım’a, kendisini ve kardeşlerini tanıdığını ve bunu belli ettiğini ancak pek çok kişiye maalesef tepkisiz kaldığını söyledi.
Patrik’in hâlâ en çok sevdiği şeylerden biri annesiyle bahçede vakit geçirmekmiş.
Mari Hanım bahçedeki kamelyayı göstererek, “Burayı ne büyük keyifle yaptırmıştı, oysa şimdi benim için hiç tadı tuzu yok” dedi. Bir de gözlerini uzaklara dikerek, “Zaten eskisi gibi gelenimiz gidenimiz de yok. Oysa çok dostu vardı Patrik Hazretleri’nin” diye ekledi...
Dedim ki: “Sizi rahatsız etmek istemiyorlardır belki de...”  “Öyledir herhalde, telefon numaramız da değişti, belki de arayıp bulamıyorlardır” dedi.
Ellerine birer öpücük kondurup ayrılırken yanından, gemisine sahip çıkan kaptan gibiydi Mari Hanım. Fareler çoktan gitmişti...

Haberin Devamı


Verilmeye hazır ödülümüz var alır mıydınız?


Geçen hafta bir menajer arkadaşımın telefon konuşmasına şahit oldum. “Ödül vereceksiniz madem neden bir gece öncesinden arıyorsunuz, X Hanım’a bunu bu saatte iletmem mümkün değil” dedi telefonun diğer ucundakine. “Ne ödülü bu” diye sordum. “Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu işe bir el atması lazım” diye başladı konuya ve okullarda ödül verme yarışı olduğundan bahsetti ama şu sözleri çarpıcıydı: “Kime, ne ve niye ödül verdikleri hiç önemli değil. Önüne gelen okul, hiçbir ayrım yapmadan sadece herhangi bir ünlüye ödül verebilmek için yarışıyor. Böyle saçma şey mi olur! Üstelik ben şimdi gidemeyeceğimizi söyledim ya, emin ol yarına kadar bir başka ‘ünlü’ bulacaklar. Yeter ki ‘ünlü’ biri törene gitsin ve ödülü alsın. Çocuklar için de değil bu ödüller, eğitimciler ‘ünlü’ görme zevklerini tatmin ediyor...”

Haberin Devamı

EN İYİ MANKEN Mİ

Kaç zamandır yazacaktım, vesile oldu. Geçen nisanda ismi bende saklı bir kulüp tarafından düzenlenen ödül töreni de böyle bir skandala imza atmıştı. Nebahat Çehre’yi ‘Hayat Boyu Başarı Ödülü’ne layık gören, Şenay Akay’ı da ‘En İyi Manken’ seçen kulüp, bunu da bir basın duyurusuyla ilan etmişti. Ancak ne oldu; bu iki isim de törene katılmadı ve ödülleri son dakika kime verdiler biliyor musunuz? Şenay Akay’ın ödülü Didem Taslan’a, Nebahat Çehre’ninki ise Selda Alkor’a... Haydi Selda Alkor için bir şey demeyeceğim ama Taslan’ı en azından son beş yılda podyumda gören var mı?

Kokuyorsun haberin olsun

Yaz geldi ve burnumuzun direği kırıldı... Evet, maalesef bazı bünyeler terlediklerinde biraz farklı hatta daha açık söyleyeyim dayanılmaz bir koku salgılıyor ve bize de kafamızı ters yöne çevirmek ya da o bünyeden mümkün olduğunca uzak durmaktan başka seçenek bırakmıyor.
Olmuyor işte, dan diye arkadaşına, sevgiline, asansörde yanında duran kişiye “Ter kokuyorsun” diyemiyorsun. Sen demeyince onlar da o kokuya yok muamelesi çekiyor. Neyse ki biri bu duruma uyanmış da ‘terkokuyorsun.com’ adresli bir web sayfası açmış. Bu siteyi tıklıyor, ter koktuğunu söyleyemediğin kişinin e-mailini yazıyorsun ve kendisine şöyle bir mesaj gidiyor: “Ter koktuğunu düşünen birileri var, haberin olsun, dedik.”
Ben bu yazıyı yazarken siteden 21 bin 534 kişiye bu mesaj gitmişti.

Yazarın Tüm Yazıları