Paylaş
Geçen hafta Beşiktaş’ta alkollü bir sürücü, kırmızı ışıkta duran otomobilimize arkadan çarptı. Sonra da devam etti yoluna. Arkasından baktım, otomobili perşembe pazarına dönmüş sağa sola vurmaktan! Bizim şoförümüz de demesin mi, “Boşver gitsin, hasar yok bizde!”
Çevirdim 155 Polis İmdat’ı. Çaldı, bir daha çaldı, bir daha çaldı, bu kadar uzun uzun çalmadan açılması lazım ya o telefonun, 155’i arayıp aramadığımdan emin olmak için telefonumun ekranını kontrol ettim, doğru. Ardından açıldı telefon ve “Size daha iyi hizmet verebilmek için görüşmelerimiz kayıt altına alınmaktadır…” diye başlayan ve “?u anda tüm operatörlerimiz doludur” ile devam eden otomatik bant kaydı devreye girdi…
Ardından, “Bıçakla yaralandıysanız 1’e, silahla vurulduysanız 2’ye, hırsız şu anda yatak odanızda başınızda dikiliyorsa 3’e, eğer polis memuruyla görüşmek istiyorsanız lütfen bekleyiniz” i gelin dedim ama gelmedi...
Şaka bir yana, her şey kayıt altına alınıyor ülkemizde ama maalesef büyük bir kayıtsızlıkla…
Örnek, geçen hafta 19 yaşındaki Mahmure, kocası Zülfikar, (Zülfikar, iki başlı kılıç demek, ne tuhaf bir tesadüf) kendisini bıçaklayarak öldürmeden önce defalarca aramış polisi. O da kayıt altında yani...
Komşular anlatıyor zaten olan biteni: Kocası sürekli alkol alıyordu. ‘Kocam beni öldürecek’ diye defalarca Fatih polis karakoluna başvurdu. Hatta son gününde hem hastaneyi hem karakolu aradı. ‘İyi değil, evden götürün Zülfikar’ı’ dedi. Ambulans gelmiş ama polis gelmemiş. Polis gelmeyince ambulans da bir şey yapamayıp dönmüş…”
İşte gerçek bu; geri kalan her şey göz boyama!
Misal, kocanız, babanız, kardeşiniz, akrabanız, komşunuz alkol ya da uyuşturucu bağımlısı, ne yaptığının farkında değil; her an kendine, size ya da herhangi birine zarar verebilir. Ancak biliyor musunuz ki gerçekten biri zarar görene kadar eliniz kolunuz bağlı.
Türkiye her ne kadar sigara bağımlılığında çok yol almış olsa da keyfi içki içenlere takıntısı hızla artsa da alkol ve uyuşturucu bağımlılığı konusunda yetersiz, bilgisiz, umursamaz...
Ne bir hastane var bu insanları tedavi edebilecek ne de bir rehabilitasyon merkezi var bu durumdakileri uzun vadede barındıracak.
Dolayısıyla kaymakamlığa git dilekçe ver, polise git şikayetçi ol, hepsi boş. Özetle; kayıt altındasınız ama ölene kadar kimsenin umuru değilsiniz. Tıpkı Mahmure gibi...
SİGARAYI BIRAKTIM AMA ORHAN KURAL KAFASINDA DEĞİLİM
Geçen ay öyle aniden bir gecede tiksindim sigaradan. Oysa ki 15 yıldır her yeni güne bir sade Türk kahvesi ve sigara içebileceğimi düşündüğümde mutlu uyanacak kadar da çok seviyordum. Hiç aklımda yoktu bırakmak, yani öyle Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın söylediği gibi hükümetin ‘sigarayla mücadelesindeki başarılarından’ biri değilim...
Aynı zamanda sigarayı bırakır bırakmaz en azılı sigara düşmanı kesilip Orhan Kural kafasına geçenlerden de değilim. Kendi halimde takılıyorum. Şu satışının yasak olduğu söylenen ama bir telefonla kapına kadar teslim edilen elektronik sigaralardan edindim bir tane; onunla oyalanıyorum.
Bu bir ay içinde uykum düzene girdi, kesinlikle kilo aldım, bir de arkadaşlarımın farklı bir yüzünü gördüm o kadar...
Mesela, “Ne kadar oldu diye” sorduklarında o gün ne kadarsa o cevabı verdim ve aldığım yanıt hiç değişmedi: “Gün sayıyorsan sen hâlâ bırakmamışsın demektir.” “E sen sordun!” dediğimde de tepki aynıydı: “Bak bak, çok sinirlisin sen; aman boşver başlarsın nasılsa yakında...”
Meğer etrafımda ne çok sigarayı bırakıp sonra yeniden başlayan varmış... Biri “Sigaraya bir kez başladıysan bir daha hiç vazgeçemezsin, eninde sonunda yine içeceksin İpek” bile dedi ve tuhaf bir şekilde, bunu bütün samimiyetiyle söyledi...
Ben de tüm samimiyetimle bir şey söyleyeyim mi, sigarayı bırakan birine asla kendi sigara geçmişinizi anlatmayın. Hiç ilgi çekmiyor, ayrıca gerçekten çok sıkıcı ve antipatik oluyor...
Canım istedi bıraktım, isterse yine başlarım.
Ve biraz daha üzerime gelirseniz Orhan Kural’ı çağırırım...
Paylaş