Paylaş
Geçen hafta gelen mektup kişiye özeldi ve diyordu ki, “Bir teşekkür etmek istedik...” Altında Rejans’ın işletmecisi Erdal Sezener’in imzası olan mektupta özetle şunlar yazıyordu: “Rejans’ın ‘yerinde güzel’ olduğunu biliyoruz. Bunun için de onu var etmek için çok çaba harcadık. Ama bazen ne yapsanız olmuyor. Artık Rejans’ta biriktirdiğimiz anıları, belleğimizin en derininde, gittiğimiz her yere taşıma zamanı. Ancak İstanbul ve özellikle Beyoğlu bir değerini daha yitirecek. Tarihi değerlerimizi yaşatmayı başaramıyoruz, hiç değilse kazandığımız dostlukları yaşatalım istiyoruz. Bir dostumuz olduğuna inanarak, yeni sularda yeniden karşılaşacağımızı umuyoruz.”
Beyoğlu’nun 80 yıllık mekanı Rejans geçtiğimiz günlerde kapılarını kapattı. Atatürk’ün İstanbul buluşmalarına ev sahipliği yapan, Agahta Christie’den İbrahim Çallı’ya sanatın her dalının en önemli isimlerini ağırlayan restoran, 1976’daki büyük yangına da, terör korkusuyla ıssız kalan gecelere de direndi de bir tek, mal sahibinin baskısına direnemedi...Mal sahibi Mithat Müdüroğlu defalarca dava açtı Rejans’ın tahliyesi için ve sonunda kazandı...
80 yıllık mekanın tarihe tanıklık eden eşyaları bir depoda şimdi...
İşletmeci Sezener şu günlerde harıl harıl Beyoğlu’nda yer bakıyor ama Nişantaşı ve Etiler gibi İstanbul’un gözde semtlerinde de uygun bir mekan bulursa kiralayacak.
Yeni mekanla birlikte dekorasyonu da yenileyeceklermiş. Üzüldüm.
Her ne kadar “Mekanı güzelleştiren insanlardır” deseler de ben mekanlara insan bedeni gibi bakarım. O ruhu taşıyan o bedendir.
O ruh, o bedende güzeldir.
Rejans da yerinde çok güzeldi ama olmadı.
Rejans kapandı.
Kandemir Konduk geri dönüyor
80’li yıllarda fırtınalar estiriyordu Devekuşu Kabare. Üstünden 30 yıl geçip de hâlâ aynı keyifle izlenen skeçlerin çoğunu Kandemir Konduk yazıyordu. Metin Akpınar ve Zeki Alasya’nın başını çektiği ‘Devekuşu Kabare’nin tadını başka hiçbir kabareden alamadı bizim nesil. Hala DVD’sini izleyip kahkahalara boğuluyoruz, sosyal paylaşım sitelerinde ‘Yasaklar’ ve ‘Geceler’ geyikleri döndürüyoruz. ‘Perihan Abla’ ve ‘Mahallenin Muhtarları’ da Kandemir Konduk’un elinden çıkmaydı. Senelerce yayınlandılar TV ekranlarında. Hele ‘Mahallenin Muhtarları, 11 yıl filan sürdü.
Kandemir Konduk ile bunları konuştuk geçen gün, dedim ki, “Şimdi malzeme de ulaşılırlık da geçmiş yılların çok ötesinde, yok mu yeni proje?”
“Var” dedi ve başladı anlatmaya: “Önümüzdeki ay Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda ‘Telekomik Kabare’ adlı yeni bir oyun başlıyor. Gezen’in oyuncuları rol alacak. Yazan-yöneten benim. Televizyonla ilgili skeçler var içinde. Bir de kitap yazdım. Önümüzdeki günlerde Bilgi Yayınları’ndan çıkacak. Ancak henüz ismine karar veremedim. Birkaç tane de dizi projem var ama artık eskisi gibi sözünün eri yapımcı bulmak çok zor. Ben de biraz huysuzlaştım galiba. Yeni tip ilişkilerden dolayı kırgınlık yaşıyorum ve huysuzlaşıyorum.”
“Nedir o yeni tip ilişkiler” dedim, bir cümleyle anlattı Konduk çağımızın hastalığını: “İnsanların verdikleri sözleri tutmama ve bundan da hiç rahatsız olmama zafiyetleri var artık.”
Postane değil hastane isteriz
İstinyePark, Sevgililer Günü için bir postane kurmuş. Amaç nostaljik aşkları yeniden canlandırmakmış. Cep telefonu, görüntülü konuşma ve internetle birlikte tamamen unutulan mektup ve kartpostal kültürünü hatırlatacaklarmış.
8-14 Şubat arasında ana aktivite alanında kurulacak İstinyePark Aşk Postanesi’nden telgraf bile çekilebilecekmiş. “Sevgililer Günü’nde İstinyePark
Aşk Postanesi ile unutulan değerler tekrar hatırlanacak, göndereceğiniz mektup, kartpostal ve telgraf ile sevdiklerinizi mutlu edeceksiniz” diyor tanıtım bülteninde.
Ekipteki kız arkadaşlarla güldük ve hepimiz aynı şeyi düşündük: ‘Aşk Postanesi’ yerine ‘Aşk Hastanesi’ açılsaydı keşke... ‘Unutulan değerler’i yaşatmak iyi olurdu tabii ama bazı şeyleri de unutsak daha iyi olmaz mı! Sonra, Aşk Hastanesi’nin yoğun bakımı da çok şenlikli olurdu mutlaka... Herkesin hayatının bir döneminde ilgi ve şefkatli bir yoğun bakıma ihtiyacı var çünkü...
Bizimki sadece bir fikir, belki seneye???
Paylaş