Paylaş
Tam da bu köşenin adı gibi oldu; aklım gerçekten Cunda’da kaldı...
Geçen hafta sonunu Cunda’nın en
eski otellerinden Ortunç Club’da geçirdik. Orhan ve Necla Tunç ile oğulları Onur Tunç’un sahibi olduğu otelin bahçesine çıkıp yeşille mavinin sessizlik içindeki birleşimini izlerken dudaklarımdan, “İnsanda yazı yazma duygusu uyandırıyor” cümleleri döküldü. Meğer zaten, Yaşar Kemal’den Pınar Kür’e pek çok yazar bu otelde konaklamış, roman yazmış. Hatta rahmetli Avni Arbaş buranın manzarasını görünce resmetmiş.
Öyle bir sakinlik, bir huzur... Mesela odalarda TV’nin aynanın içine saklandığını söylesem herhalde otelin konsepti hakkında da bir fikir verebilirim. Gürültü, keşmekeş ve günlük yaşamın tüm hızından uzak gerçek bir dinlenme, kendini dinleme fırsatı... 12 ay boyunca açık olan otele 12 yaşından küçük çocuk da alınmıyor.
Tamamen kafa dinleme takıntılılar yok mu, olmaz mı, onlar da var tabii. Mesela geceleri bahçede öten cırcırböceklerini susturmaları talepleriyle de karşılaşmış Tunç ailesi geçmiş tarihlerde...
DENEYİM TURİZMİNE BAŞLAYACAKLAR
Otelin hemen hemen tüm gıdası ailenin 20 kilometre uzaklıktaki çiftliğinden geliyor. Her şey organik. Birkaç yıl sonra bu 200 dönümlük çiftlik arazisini de turizme açmayı planlıyorlar. Böylece dünyada yükselen değerler arasındaki ‘deneyim turizmi’ni Cunda’ya getirecekler. Doğanın kendileri kadar başkalarını da heyecanlandıracağını düşünüyorlar. Kim istemez ki kendi ektiğini biçtiğini akşam yemeğinde önünde görmeyi... Sütü inekten elleriyle sağıp, yumurtayı tavuğun altından almayı... Onur kahkahalar atarak anlattı, çiftliğe ilk inek aldıklarında tüm arkadaşları görmeye gelmiş: “Sanki yeni bir spor otomobil almışım gibi incelediler, çok heyecanlandılar çünkü daha önce hiç ineğe dokunmamış, süt sağmamışlar...”
Çiftlik için planları arasında isteyenin konaklaması için yatak odası, bir müzik odası, bir çizim odası ve bir kütüphane de var. Necla Hanım konuklarına bölgeyi gezdirmek istediğini de söylüyor: “Turizm sadece yemek içmek ve denize girmekten ibaret olmamalı. Buraya gelenlerin Bergama’yı, Kozak’taki fıstık ve zeytin fabrikalarını, doğal güzellikleri görmeden gitmesini istemiyorum!”
ÇEVRECİLİK PAHALI
Doğayı bu kadar sevince sahip de çıkıyor tabii Tunç ailesi. Bu yüzden Kuzey Ege’nin ilk mavi bayraklı otelleri olmasını yadırgamadım. Şimdi de yeşil bayrak almışlar. Pis su arıtma cihazı, fotoselli aydınlatma, yeşili destekleyen temizlik ürünleri kullanımı gibi bilinen çevreci hareketleri tebrik ettik tabii... Ama mesela arıları öldürmeyip, doğa dostu ilaçlar yardımıyla otelden uzak tutmalarını, iki senede toplam 26 bin kök ağaç dikmelerini ve küçük işletmeleri yaşatmak için ürünlerini büyük marketler yerine oralardan satın almalarını alkışladık. Sıcak suyu güneş enerjisiyle elde eden otelde önümüzdeki günlerde güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretimi de başlayacak. Bu yeşillenme projesi yaklaşık 750 bin liraya mal olmuş. Tunç ailesi yeşillenmek için elinden geleni yapıyor ancak geri dönüşümlü ürünlerin diğer ürünlerden pahalı olduğunun, yani çevreciliğin maddi bir külfeti olduğunun da altını çiziyor, buna da bir çözüm üretmeye çalışıyorlar.
Beren Saat dedikodusu
Cunda’ya gitmişken adayı gezmemek olmaz. Son yıllarda iyice artmış burada ev fiyatları. Güler Sabancı’dan Rahmi Koç’a, Cem Boyner’den Halis Komili’ye pek çok işadamının burada ev sahibi olmasının önemi de büyük tabii. Çarşının hemen arkasındaki sokakta gördüğümüz iki katlı ev de yeni satılmış, şimdi restorasyonu yapılacakmış. Evi 1 milyon liraya oyuncu Beren Saat’in aldığı konuşuluyor Cunda sokaklarına...
İlk aşkım, sevgilim, liselim benim
Ayvalık’taki Avşar Büfe’de Ayvalık tostu yerken gözüm içerideki Hülya Avşar fotoğraflarına takıldı. Masalarda da Avşar’ın fotoğraflarını görünce, Ayvalıklı sanatçının sandım burayı ama doğrusunu garson anlattı: Büfeyi yıllar evvel Semih adlı bir bey kurmuş ve kendisi Hülya Avşar’ın Ayvalık lisesinden sınıf arkadaşıymış. Okul bitince ‘lise aşkına’ bir jest yapıp açtığı büfeye Avşar adını vermiş. Birkaç yıl burayı işletip başkasına satmış ama adına kimse dokunmamış. Hülya Avşar da ara ara uğrarmış...
Paylaş