Paylaş
Bir düşünün bakalım en çok neyin olmasını bekliyorsunuz? Bizim birer peri olduğumuzu, bütün fanilerin öğreneceği günü mü, yoksa Taci’nin köpek halinden kurtulup, insan görüntüsüne geri dönmesini mi? İşte bütün bu soruların cevabı için hep beraber Eylül ayının gelmesini bekleyeceğiz.
Sizler ekran karşısında sadece bizleri yani oyuncuları görüyorsunuz ama aslında bu dizi için çalışan o kadar çok abla ve abi var ki, saymakla bitmez. Bir kere her hafta bize senaryo yazıp yollayan her hafta hepimizi heyecanlandıracak meraklandıracak konular bulan bir Gamze abla var. Bütün ekibin ihtiyaçlarını karşılayan herkesin sorunlarıyla tek tek ilgilenen bir İnci (Kırhan) abla var. Sonra bize sürekli nerede, ne yapmamız gerektiğini söyleyen, hepimizin işi bitse bile, hiç işi bitmeyen ve çalışan dizinin yönetmeni Tülay abla var.
Özellikle Çilek ve Taci’ye ezber yaptırmaktan hiç sıkılmayan Başak abla, yaptığımız her hareketi takip eden Kurtuluş abla, Serpil abla... Gözünü bütün gün kameradan ayırmadan bize bakan Ömer abi, Şahin abi, Serkan abi, Gökhan abi. Bizi giydiren o çok beğendiğiniz şatoyu ve evimizi kuran Demet abla, Çiğdem abla, bize makyaj yapan Sevinç abla... Bitip tükenmeyen isteklerimize hep çözüm bulan Akın abi, Engin abi, saçlarımızı tarayan Fevzi abi ve daha adını sayamayacağım pek çok ekip arkadaşımız var.
İşte çok merak ettiğiniz bir soruyu daha cevapladım. İnci abla dizi başlarken biterken bir sürü isim yazıyor kim onlar diyen herkes artık onları tanıyor. Zaten her iş böyle değil midir? Hep iş bölümü yapılır. Kimileri daha çok göz önünde olur, kimileri işin mutfağında. Ama ortak bir amaç için elele verip çalışıldığı zaman hep güzel işler ortaya çıkar. Herkes işini en iyi şekilde yaparsa, bütün lokomotifler süratle ve sevgiyle çalışırsa o zaman o mutlu treni hiç kimse durduramaz.
Bakalım tatil ne demek
Tatil için yaptığınız planların hepsi de birbirinden ilginç. Meğer hepinizin vaktinizi iyi ve doğru değerlendirmek için ne güzel planları varmış. Hepsini burada yayınlamak imkansız ama İzmir’den gelen bir mektupta 7 arkadaş toplanıp, kendileri için tatil kelimesinin ne anlama geldiğini yazmış. Bakın neler söylemişler...
Nida Çamlı (9): Tatil demek daha çok yemek yemek, daha çok oyun ve daha çok uyku demek.
Nihat Yenişehirli (8): Tatil demek, çok sevmesek de çocuklarıyla oynamak zorunda olduğumuz ama deniz kıyısında evi olan komşularımıza gitmek demek.
Nihan Özler (9): Tatil demek, hiç bitmesini istemediğimiz güzel günlerin hemencecik bitmesi demek.
Tunç Bulut (7): Tatil demek daha çok oyun oynayacağım ve erken yatmak zorunda olmayacağım demek.
Filiz Songar (7): Tatil demek küçük kardeşimle daha çok oyun oynamak ve anneme daha çok yardım etmek demek.
Mehmet Sağlam (9): Tatil demek yüzmek, deniz ve sıcak demek.
Zeynep Yenişehirli (7): Tatil demek her zaman göremediğimiz ve yazlık evi olan akrabalarımızın yanlarında kalmak ve denize girmek demek.
Doğrusu hepinizin fikirleri harika. Bakalım benim içim tatil demek ne demek olacak, onu size dönüşte yazarım. Biz de Sylvio ile beraber bir süre yazılarımıza ara vereceğiz ama dönüşte konuşacak çok şeyimiz olacak... TEKRAR GÖRÜŞÜNCEYE KADAR HOŞÇAKALIN.
Benim de Miço adında bir uçurtmam vardı
Ben ilkokuldayken sınıfımızda en güzel uçurtma yapma yarışması düzenlenmişti. Canım babamla bütün bir haftasonu uğraşarak yaptığımız uçurtma, sınıfın en güzeli seçilmişti. Bir görseniz öyle renkli, öyle güzeldi ki. Çıtaları için yarım günümüzü harcayıp en iyisini bulmuştuk. Bilirsiniz, bir uçurtmanın güzelce havalanabilmesi için çok dengeli olması gerekir. Biz de babacığımla hesap kitap yapmış ve gerçekten birinciliği hak eden harika bir uçurtma yapmıştık. Adı da Miço’ydu. Aylarca onunla oyalanmış, onu gökyüzünün en yukarılarına, bulutların tepelerine çıkartabilmek için uğraşmıştım. İstiyordum ki benim MİÇOM bütün uçurtmalardan daha yüksekte olsun ve yanıma geldiğinde bana gökyüzünün bütün sırlarını anlatsın.
Hazır havalar hálá serin ve rüzgarlı iken bence hepiniz uçurtma uçurmanın keyfini tadın. FMV Işık Okulları’nda okuyan arkadaşlarınız bir araya gelmişler ve rüya gibi bir uçurtma şenliği gerçekleştirmişler. Gökyüzünde tam 162 tane rengarenk uçurtma vardı, gördünüz mü?
Sylvio'nun köşesi
Dengeli olalım
Alçakgönüllülük, cesaret, inanç, disiplin, güzellik, zeka hepsi bir kenara beni en iyi tanımlayacak özelliğim ‘denge’ olmalı. Çünkü düşünüyorum da gerek güzellik, gerek zeka, gerekse çalışkanlık ancak dengeli bir kişilikle bütünleşirse bir işe yarar.
Bebekliğimden beri bende bir aşırıya kaçma merakı var. Her ne kadar İnci beni sürekli uyarsa da ben bir türlü kendimi dizginleyemedim. Çok fazla yemeğe düşkün olmam ve bana bir şey olmaz demem, denizden hiç çıkmayıp ‘ben hiç üşümem’ diye etrafa hava atmam, bütün bir günü sadece uyuyarak geçirmem, ertesi gün hiç uyumadan devamlı oyun oynayıp koşmam normal mi yani?
İnci benim aşırı uçlarda dolaşarak, başkalarından çok farklı olduğumu kanıtlamaya çalıştığımı düşünüyor. Belki de haklıdır. Çünkü benim sevgide bile bir dengem yok. Sevdiğim zaman aşırı seviyorum ve dozu aşıyorum.
Hah işte DOZ kelimesi... İnci’nin en sevdiği kelimelerden biri. Ne lüzumundan fazla ne de az. Bana hep ‘Hayatta kuracağın ilişkilerde, yapacağın işlerde dozunu iyi ayarlarsan başarılı olursun’ diyor.
Yine üstüm başım karınca dolu, çimenlerde yatıyorum ve düşünüyorum... Her zaman olduğu gibi, İnci yine haklı. Çünkü sokaklarda sınırlarını iyi belirleyemeyen, ilişkilerinde denge kuramamış ve öylece başı boş gezen bir sürü başarısız arkadaşım var. Yazımın başında da söylediğim gibi sanıyorum hayattaki en büyük başarılardan biri de dengeli bir kişiliğe sahip olmak.
Kafanızı karıştırdıysam özür dilerim ama bence hepiniz bu konuyu bir düşünün. Karıncalar bana çok ilham veriyor; onlar da öyle ölçülü hareket ediyor, öyle dengeli çalışıyorlar ki hayret yani. Neyse bir süre yazamayacağım, çünkü ben de İnci’yle tatilde olacağım. HOŞÇAKALINNNN NNN...
Bana yazın olur mu
İnci Türkay / Kelebek - Hürriyet Medya Towers. Güneşli 34212 - İSTANBUL Faks: 0212 677 04 35
Paylaş