Paylaş
HÜKÜMET aldığı, ancak uygulamadığı bir kararla yine kurallara uyan dürüst esnafı cezalandırmış oldu. Ekmekte ambalaj konusundan söz ediyorum. Devlete güvenip milyarlık ambalaj makinalarını alanlar mağdur oldu, almayanlar kárlı çıktı. Yeri gelmişken ambalaj maliyeti diye ekmek fiyatına eklenen fark kimin cebine girdi acaba?
İÇİŞLERİ Bakanlığı'nın valiliklere, Anayasa Mahkemesi'nin kararından tam 5 yıl sonra göndermeyi akıl ettiği, şirket statüsündeki fırınlarda fiyat ve narh yetkisinin belediyelerde olduğunu belirten genelgesi bir gerçeği de ortaya çıkardı. Birçok belediyenin genelgenin varlığından bile haberi yoktu. İsteyenlere genelgeyi faksladık, bizim de devletin işleyişinde küçük bir hizmetimiz oldu(!)
TABİİ bu genelgenin ortaya çıkması birçok kişiyi rahatsız etti. ‘‘Bu çağda hala tarife ve narh tartışması olur mu’’ diyenler oldu. Haklı da olabilirler... Ama ortada bir yasa varsa buna uymak herkesin görevi değil mi?
YERİ gelmişken hatırlamakta fayda var. Üç yıl önce büyük kıyametler kopmuş, ekmeğin poşette satılması zorunluluğu getirilmişti. Dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar esmiş, gürlemişti. Bakanın ‘‘Kararlı’’ tavrından etkilenen veya kurallara uymayı tercih eden fırıncılar milyarlarca liralık yatırımlarla ambalaj makinaları aldı. Yurtdışından trilyonlarca liraya makinalar getirtildi. Birileri cebini doldurdu, zengin oldu.
FIRINCILAR ‘‘Maliyetimiz arttı’’ diye ağlaşıp ambalaj farkını da bizlere yükledi. Sonra ne oldu? ‘‘Şark zihniyeti’’ galip geldi. Yasanın, yönetmeliğin değiştiğini sanmayın. Kağıt üzerinde hálá ekmeğin ambalajlı satılması gerekiyor. Ancak artık bir tek bile ambalajlı ekmek kalmadı. Olan devletin itibarına oldu. ‘‘Yuh olsun’’ demek yeterli mi bilmiyorum.
BUGÜN bakkal veya marketlerin ekmek dolabını açtığınızda şaşırmamak mümkün değil. Siyah ekmek, beyaz ekmek, köy ekmeği, sütlü ekmek, susamlı ekmek, büyük ekmek, küçük ekmek. Çeşitlilik güzel ama bu işin bir de ekonomisi var. Her ekmeğe farklı fiyat uygulanıyor. Tüketici olarak ödediğiniz paranın karşılığını tam alıp alamadığınızdan asla emin olamıyorsunuz. ‘‘100 bin liranın, 150 bin liranın lafı mı olur?’’ demeyin. İzmir'de günde tam 3 milyon ekmeğin üretildiğini düşünürseniz küçük fiyat ve gramaj oyunlarının karşılığının hangi rakamlara ulaşabileceğini hesaplayabilirsiniz.
SONUÇ olarak, eğer bir yasa varsa buna herkesin uymasını tüketici ve vatandaş olarak istiyoruz. Fırıncılar kendilerine çeki düzen vermeli, ekmek tek tip ve ambalajlı olarak satılmalı, fırınlar çok sıkı denetlenmeli, ‘‘Fırıncılar Organize Sanayi Bölgesi’’ projesi hayata geçirilmeli, devletin yetkilileri esip gürleyip sonra da köşelerine çekilmemeli. Tüketiciler olduğu kadar, namuslu dürüst fırıncılar da mağdur edilmemeli.
SEVİNDİK
DOĞRUSUNU söylemek gerekirse 25 teknik meslek odasının İzmir'deki 9 metropol ilçe belediye başkanıyla biraraya gelip imar affına karşı olduklarını açıklaması göğsümüzü kabarttı. ‘‘İzmir farkını yine gösterdi’’ diye mutlu olduk. Çünkü böyle bir açıklama benim bildiğim kadarıyla Türkiye'de ilk kez yapıldı. Gözlerimiz Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'yı aradı. Kendisi yurtdışı inceleme gezisindeydi. Eminim İzmir'de olsaydı O da katılırdı.
ÜZÜLDÜK
HUZUR kenti İzmir'in, ‘‘Emekli cenneti’’ Karşıyaka'sında emekli ögretmen Mebrure Türkekul'un evinde korkunç bir cinayete kurban gitmesi hepimizi tedirgin etti. Doğrusunu söylemek gerekirse Şartla Salıverme Yasası'ndan sonra bu tür olayların artması bekleniyordu. Bu olayı da hemen affa bağlamak belki doğru değil. Ancak yalnız yaşayan yüzbinlerce insan korku içinde. Emniyet Müdürü Hasan Yücesan, cinayetten kısa süre sonra olay yerindeydi. Yücesan kendi annesini de böyle bir olayda kaybetmiş, bu acıyı tatmış bir kişi. Suçluların adalet önüne çıkarılmasını İzmirliler olarak bekliyoruz. Ancak olay olduktan sonra suçlu yakalama çabası kadar, olayları önleyecek önlemlerin de alınması gerekiyor. ‘‘Caydırıcı’’ olması açısından polis ekiplerini sokak aralarında daha çok görmek istiyoruz.
Paylaş