‘ULUSLARARASI Kriz Grubu’ (UKG) dünyanın birçok yerlerindeki ihtilafların çözülmesi alanında incelemeler yapan, prestiji çok yüksek bir düşünce merkezidir. Şeref Başkanı ülkemizde iyi tanınan eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari.
Yönetim Kurulu Başkanı eski Hong Kong Genel Valisi ve AB Komisyonu üyesi Lord Patten. UKG, Soros’un kurduğu Açık Toplum Enstitüsü gibi çok sayıda vakıf yanında hükümetler tarafından finanse ediliyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı da katkıda bulunanlar arasında.
***
UKG geçen haziran ayında ‘Bundan sonra Kıbrıs’ başlığı altında bir inceleme yayımladı. Aradan geçen zaman içinde Kıbrıs meselesini çevreleyen koşullarda kayda değer bir değişiklik olmadığı için incelemedeki değerlendirmeler hálá geçerli. İlerisi için öngörülen iki senaryo var: Birincisi Annan Planı’nın bazı kozmetik değişikliklerle Kıbrıs Türkleri ve Rumları tarafından yeni referandumlarda kabul edilmesi. Çözüme varılamadığı takdirde öngörülen ikinci senaryo ise ya Ada’nın merkezİ bir hükûmet sistemi içinde Rum hákimiyetine kayması veya resmi bir bölünme sonucu Kuzey’in bağımsız bir devlet haline gelmesi. Bu teşhisten hareketle UKG taraflara, AB’ye ve BM’ye özetle şu tavsiyelerde bulunuyor:
Kıbrıs Rum yönetimine: BM çerçevesinde yeniden çözüm sürecine katılması. 2004 Annan Planı konusundaki kaygılarını öncelik sırasına göre BM Genel Sekreteri’ne bildirmesi. UKG aynı zamanda Güney Kıbrıs muhalefetine ve sivil toplumuna çözüm arayışına katkıda bulunmaları çağrısı yapıyor.
Yunanistan’a: ’Güney Kıbrıs karar verir ve Yunanistan destekler’ geleneğini artık terk etmesi.
***
Türkiye’ye ve Kıbrıs Türklerine: Kuzey Kıbrıs’ta kurulan Mülkiyet Komisyonları’nın Annan Planı’nda mülk sorunlarının çözümü için öngördüğü düzenlemeleri uygulayabilecek bir yapıya kavuşturulması. Taşınmazların bir kısmının sahiplerine iade edilerek Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında iskána açılması. Kuzey’in AB müktesebatına uyumunun süratlendirilmesi. Kuzey ile Güney arasındaki geçişlerin kolaylaştırılması. Karpas’taki Ortodoksların haklarının daha fazla korunması. O bölgenin bir kısmının ‘gayri askeri park’haline getirilmesi. AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin fiilen Kuzey Kıbrıs’a da teşmilinin talep edilmesi. Kuzey Kıbrıs’taki Türk askeri sayısının azaltılması.
***
AB’ye ve AB üyelerine: Türkiye’nin üyeliğinin yalnızca katılım koşullarının yerine getirilmesine bağlı olduğunun teyidi. Kuzey Kıbrıs’a yardım tüzüğünün uygulanması. Müktesebat uyumuna önem verilmesi. Magusa limanının modernleştirilmesine katkıda bulunulması. AB Komisyonu’nun Kuzey Kıbrıs’ta bir temsilcilik açması. AB kurumlarında Kıbrıslı Türklerin temsilinin sağlanması. Üye ülkelerle Ercan Havalimanı arasında Charter uçuşlarının teşvik edilmesi. Magusa limanının AB Komisyonu ve Kıbrıslı Türklerin ortak yönetimine devredilmesi.
***
Birleşmiş Milletlere: Kuzey Kıbrıs’ın izolasyonuna son verilmesi çağrısını yapan Genel Sekreter’in Mayıs 2004 raporunun Güvenlik Konseyi’nce benimsenmesi. Güney Kıbrıs engellemelerini sürdürdüğü takdirde Kıbrıs’ın BM’lerdeki temsilciliğinin, iki toplumu da temsil edecek hale gelinceye kadar BM çalışmalarına katılamayacağı yolunda BM Asamblesi’nde bir karar alınması.
Bu tavsiyelerin ne ölçüde gerçekçi ve Türkiye ve Kuzey Kıbrıs için olumlu olduğu konusunda yorum yapacak yer kalmadı. Herkes kendi yorumunu yapsın.