İlter Türkmen: Yeni Ortadoğu ve Türkiye

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Bundan bir süre önce TÜSİAD'ın İngilizce yayımladığı ‘‘Private View’’ adlı dergide yer alan makalesinde, Amerikalı araştırmacı Alan Makovski, bazı varsayımlardan hareketle Türkiye'nin stratejik önemi konusunda şöyle bir senaryo üzerinde duruyordu. Bağdat ve Tahran'da Batı yanlısı veya Batı aleyhtarı olmayan rejimler iktidara geliyor. Araplar ile İsrail arasındaki barış süreci tamamlanıyor ve İsrail'in bölgedeki mevcudiyeti güvenli oluyor, Rusya Batı demokrasileri ile bağlarını sağlamlaştırıyor. Makovski'ye göre barışa kavuşmuş ve Batı yanlısı bir Avrasya'da Türkiye stratejik kozlarını kaybedebilir.

Bu senaryo, özellikle İran ve Irak boyutları bakımından bu aşamada sanal gözüküyor. Buna karşın, İsrail'de Ehud Barak başbakanlığa seçildiğinden beri Araplar ile İsrail arasında kapsamlı bir barış umudu hiçbir zaman olmadığı kadar kuvvetli. Filistinlilerle barış süreci yeni bir ivme kazandı. Bundan altı yıl önce imzalanan geçici anlaşmanın son aşamalarının uygulanması konusunda uzlaşmaya varıldı ve buna göre İsrail Batı Şeria'da bir miktar toprağı daha Filistin yönetimine terk ediyor. Diğer taraftan, üç yıllık bir gecikmeden sonra, Filistin'in bağımsızlığı, sınırlar, Kudüs, Gazze ve Batı Şeria'daki musevi yerleşim merkezleri, sayısı üç milyonu geçen mülteciler gibi son derece çetrefil sorunları kapsayacak olan nihai statü müzakerelerinin başlanması ve bir yıl içinde sonuçlandırılması kararlaştırıldı. Bu kadar kısa sürede netice alınması beklentisi aşırı iyimserlik yansıtıyorsa da, İsrail'in hiç değilse bağımsız bir Filistin Devleti fikrini artık içine sindirdiği anlaşılıyor.

İsrail, Güney Lübnan'daki kuvvetlerini gelecek yılın temmuzuna kadar çekmeyi öngördüğü gibi, Suriye ile barış antlaşması imzalayabilmek için ödün vermeye hazır görünüyor. Suriye ile barışın kilit noktası İsrail'in 1967'de işgal ettiği Golan bölgesinden tamamen çekilmesidir. Bugünkü İsrail Hükümeti, vaktiyle Rabin'in verdiği sözü tutarak, bunu kabul etmek eğiliminde. Bunun karşılığında iki alanda Suriye'den talepte bulunacak. Su kaynaklarının kullanılmasının düzenlenmesi ve İsrail'in çok duyarlı olduğu baskın bir saldırı olasılığına karşın erken ihbar sistemleri ve askerden arındırılmış bölgeler içeren güvenlik önlemleri.

Türkiye bakımından direkt etkisi olacak gelişme kuşkusuz İsrail ile Suriye arasında barış aktedilmesidir. Bu konu Türkiye ile İsrail arasında son yıllarda gittikçe artan dostluk ve ortaklık ile yakinen ilgili. Ortaklık, planlanmış olmasa bile, Suriye açısından her iki ülke için de özlü sonuçlar doğurdu. Suriye'nin, kendisini Türkiye-İsrail kıskacı içinde hissetmesi, bir ölçüde de olsa, Öcalan'ın sınırdışı edilmesi ve PKK'ya desteğin çekilmesi dayatmasına mukavemet etmesini güçleştirdi. İsrail ile barışa yanaşması ise yine büyük olasılıkla aynı kaygıdan kaynaklanıyor.

İsrail-Suriye barışı Türk-İsrail ilişkilerini etkiler mi? Bazı İsrailliler Türkiye'nin barış perspektifinin doğmasından memnun olmadığı kanaatini taşıyorlar. Bunun yanında, Suriye ile barış gerçekleştiği takdirde, İsrail'in, Suriye'nin bazı hassasiyetlerini gözönünde bulundurmak durumunda kalacağını gizlemiyorlar.

Türkiye gerçekten Ortadoğu'da barışın ve Makovski'ninki gibi senaryoların jeopolitik önemini azaltacağından endişe eder mi? Resmi görüşü bilmiyorum. Fakat şayet böyle bir endişe varsa dış politika felsefemizin çağın çok gerisinde kaldığı söylenebilir. Bugünkü dünyada Türkiye'nin oynayacağı rolün önemi, ülkemizi çevreleyen bölgelerde gerginliklere, silahlanma yarışlarına, kıyasıya rekabete ve husumet odaklarına sürekli bağlı olmaz. Türkiye aynı zamanda kendisine yapıcı, yaratıcı, uzlaşıcı ve barışçı bir misyon çizmelidir. Bu yaklaşım Türkiye'nin dünyadaki ve bölgedeki konumunu yüceltir. Yalnız dış değil, iç sorunların da çözününü kolaylaştırır.



Yazarın Tüm Yazıları