Paylaş
EMEKLİLER KDV iadesinden istifade etmek için üç ayda bir bildirim formları doldururlar. Giderlerinden, özellikle gıda ve giyim masraflarından muayyen oranda vergi iadesine bu suretle hak kazanırlar. Diyelim ki üç aylık emekli maaşınız 800 milyon lira. Bu miktara kadar geçerli faturalar ibraz ederseniz bunlar üzerinden ödemiş olduğunuz KDV'nin bir kısmını geri alırsınız. Ancak masraf toplamınıza uygulanan iade oranı yeknesak değil. İlk 180 bin lira için % 10, ikinci 180 bin lira için % 20, üçüncü 240 bin liralık dilim için % 12 ve gerisi için % 5. Maliye Bakanlığı 800 milyon içinde ancak 600 bin liralık bir dilime çok cömert davranıyor. Emekli de bildirim formunun gereği yaklaşık 100 bin liralık iade için uzun uzun hesap yapmak mecburiyetinde kalıyor. Bu acayipliğin nedeni basit. Bildirim formları, KDV iadesi başladığından beri değişmemiş ve Maliye yıllarca enflasyonu unutmuş! Belki çok önemli bir konu değil, fakat ister istemez Gogol'ün piyeslerindeki bürokrat tipini hatırlatıyor. Bir zihniyeti yansıtıyor. Şimdi anlaşılan KDV iadesi kaldırılarak bu iş kökünden hallediliyor. Emekliler, küçümsenemeyecek bir gelir kaybına uğrayacaklar. Enflasyon mağduru bu defa istikrar programının mağduru olacak. Yine Gogol.
*Ê* *
Maliye unutabiliyor, vatandaş ise kazara ufak bir vergi taksitini unutsa vay haline. Kendisine hiçbir uyarıda bulunulmaz, birkaç yıl geçtikten sonra korkunç bir ceza ödemek zorunda kalır veya havalimanında birdenbire vergi borcu yüzünden yurtdışına çıkamayacağını öğrenir.
Aynı zihniyet vergi politikasına da hákim. Buna güzel bir örnek, geriye dönük olduğu için temel bir hukuk prensibine aykırı düşen deprem vergisi. Bu verginin şimdi 2001 yılında da devam etmesini Cottarelli istemiş. Peki, 1998'deki gelir vergisi matrahı üzerinden 2000'de ek bir deprem vergisi ödeyen bir kimsenin 2001 yılında tekrar yeni bir ödeme yapacak gücü olup olmadığı nasıl kontrol edilecek? Ek emlak ve ek motorlu taşıt vergileri için de aynı sakınca geçerli.
Gelir vergisi oranları da hakkaniyete aykırı. En yüksek oranlara çok çabuk tırmanılıyor. Yılda 10-15 milyar kazananlarla trilyonlar kazananlar neredeyse aynı oran üzerinden vergi ödüyorlar. Trilyonlar kazananlar ise kişisel masraflarını şirketlerine kolayca mal edebiliyorlar ve inanılmaz ölçüde vergi indirimlerinden yararlanıyorlar. Göcek ve Bodrum'daki marinaları ve koyları dolduran apartman-yatlar bile bu sayede birkaç yılda amorti oluyor. Üstelik bunların çoğu yabancı bandıra altında seyrettiği için mazotu da tenzilatlı fiyatla satın alıyorlar. Başka ülkelerde bu imkánlar mevcut değil. İndirimlerin makul tavanları var.
*Ê* *
Türkiye'deki vergi dengesizliğinde kamu harcamalarının disiplin altına alınamamasının da rolü büyük. Batık bankalar 8 milyar doları silip süpürdü. İsraf alışkanlığı da sürüyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın örnek tevazuları diğer makam sahiplerini pek etkilemiyor. En pahalı Mercedes'lerinden ve düzinelerle korumalarından bir türlü vazgeçemiyorlar. Unutmamak gerekir ki, devletin yüksek kademelerinde ölçü ve tasarruf önemli bir sosyal sembolizm oluşturur. Bundan bir süre önce okumuştum. Almanya'da Şansölye Schröder zırhlı resmi aracının masraflarının bir kısmına şahsen katılmak mecburiyetinde. İspanya'da tatile eşi ve kızı ile resmi uçakla gittiği için cebinden 8000 mark ödemiş. Zaten Almanya ve Fransa'da Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın uçakları yok. Hava kuvvetlerinin emrindeki birkaç uçak görev ihtiyacına göre tahsis ediliyor.
Verginin adaletli olması, o verginin nasıl sarf edildiğine sıkı sıkıya bağlıdır. Altyapı, sağlık ve sosyal hizmetler ve eğitim olanakları şeklinde vatandaşa dönmeyen vergi hiçbir zaman adil sayılamaz. Unuttuğum bir şey daha var: Enerji. Tam bu yazıyı bilgisayarda yazarken elektrik yine kesildi de...
Paylaş