Paylaş
25 Haziran'da Kore Savaşı başlayalı tam elli yıl olacak. Soğuk Savaş'ın ilk ve büyük devletler arasındaki direkt tek çatışması olan bu savaş, daha sonraki Vietnam harbi kadar Amerikan belleğinde iz bırakmadığından olacak, ‘‘unutulmuş savaş’’ diye adlandırılıyor. Fakat Amerikan Kongresi, 2000 yılını Kore Harbi'ni anma yılı olarak kabul etti ve ABD'de bugünlerde çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bunlardan bir tanesi, geçtiğimiz hafta Pittsburgh Üniversitesi'nde Ridgway Uluslararası Güvenlik ve Strateji Merkezi'nde gerçekleşti. Amerika'nın dört bir yanından gelen tarihçiler, strateji uzmanları, emekli diplomat ve askerler ve eski muharipler, savaşın çeşitli yönlerini tartıştılar. Soğuk Savaş'la ilgili şimdiye kadar gizli kalmış dokümanların son yıllarda açıklanması bu devrenin de daha iyi anlaşılmasını sağlıyor ve şimdiye kadar ileri sürülen teorilerin yanlışlığını ortaya koyuyor. Örneğin, Stalin'in çok çekindiği bir olası Çin-ABD uzlaşmasını imkánsız hale getirmek için Mao Zedong'u Kore'ye müdahaleye kışkırttığı ve sonra da hava desteği vermeyi reddettiği açıklığa kavuşan yönlerden biri. Devrin ABD Dışişleri Bakanı Acheson'un bir demecinde, Kore'yi Amerika'nın savunma periferisi içinde göstermemiş olmasının Güney Kore'ye karşı tecavüze yeşil ışık yaktığı yolundaki iddianın da geçerli olmadığı anlaşılıyor. Ne Rus ve ne de Çin dokümanlarında bu demeçten bahis bile yokmuş.
***
Kore Savaşı'nın sonuçlarına gelince, bunu ‘‘Diplomasi’’ adlı kitabında en veciz şekilde yine Henry Kissinger özetliyor. ‘‘Çin, bütün maddi imkánsızlıklarına rağmen Amerika karşısında gerilememeyi başardı. Amerika'nın savaşın başlıca sorumlusu saydığı Sovyetler Birliği en fazla zarar gören ülke oldu. Kore'nin istilasını takip eden iki yıl içinde Amerika küresel bölünme hattının kendi tarafında bütün müttefiklerini seferber etti, savunma masraflarını üç misli artırdı ve bir siyasi ittifak olan NATO'yu bir Amerikalı başkomutanın emrinde entegre bir askeri örgüte dönüştürdü. Kuvvet dengesi artık eskisi gibi olmayacaktı...’’
***
Pittsburgh'daki konferansa ‘‘Kore Savaşı ve Türkiye’’ adlı bir tebliğ sunan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Füsun Türkmen, Türkiye'nin savaşa askeri katkısını ve bu katkının Türkiye'nin dış politikası ve özellikle NATO'ya üye olması açısından etkisini irdeledi. Konferansa iştirak eden Türk askerleri ile silah arkadaşlığı yapmış eski muharipler bunun üzerine söz alarak Türk askerinin kahramanlığına övgüler yağdırdılar. Mac Arthur'un ardından Kore'de Başkomutanlık yapan General Matthew Ridgway'in yeni çıkan biyografisinin yazarı George C.Mitchell, Ridgway'in daha sonra NATO Başkomutanı olarak Türkiye'yi ziyaretinde Türk ordusu hakkında söylediği şu sözlerini okudu: ‘‘Genç bir adam olarak okuduklarımın tesiri altında eskiden beri Türk askerine derin bir saygı beslerdim. Daha sonra Kore savaş meydanlarında Türklerin ne kadar mükemmel askerler olduklarını bizzat gördüm. Türkiye'ye gelerek bu insanları yetiştiren milletin ruhunu yakından tanımak istedim ve şimdi saygım daha da arttı.’’
***
Konferansın en duygu yüklü anı, Kore asıllı Senatör Paull Shin'in hayatını anlatan konuşmasıydı. Dilencilik yapan bir yetim iken bir Amerikan subayı tarafından evlat edinilerek 18 yaşında Amerika'ya getirilmiş, okutulmuş, doktora yapmış ve Washington eyaletinden senatör seçilmiş. Şimdi Kore Savaşı'nın unutulmaması için çaba harcıyor. Önümüzdeki hafta ABD'nin birçok yerinde Kore'de ölen, yaralanan, kaybolan veya esir düşenler anılacak. Biz Türkler de tabii kendi şehit ve gazilerimizi unutmadık. Onları gurur ve rahmetle anıyoruz. Aslında hiçbir savaş ‘‘unutulmuş savaş’’ olamaz.
Paylaş