GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün 20 Nisan’da Harp Akademileri’ndeki konuşması, küresel siyasi ve stratejik denklemi, Türkiye’nin dış ve güvenlik politikasını ve iç sorunlarını kapsayan geniş bir ufuk turu niteliğindeydi.
Böyle bir değerlendirmenin Genelkurmay Başkanı tarafından yapılmasının ne kadar doğru olduğu bir ölçüde sorgulandı. Aslında Batılı demokrasilerde askerler teknik konular dışında hükümetin izni olmadan açıklamalarda bulunmazlar. ABD belki biraz farklı; çünkü orada yüksek rütbeli komutanlar Kongre tarafından çağrıldıkları takdirde Kongre üyelerinin soruları üzerine kendi görüşlerini belirtebilirler.
Türkiye’de ise TSK’nın geleneksel olarak farklı bir konumu olmuştur. Politikacılar bile ‘hükümet politikası’ ile ‘devlet politikası’ arasında bir ayrım yaparlar. ’Devlet politikası’ kavramında TSK’nın görüşlerinin ağır bastığı da bilinen bir şeydir.
Diğer taraftan Orgeneral Özkök, basına açık olsa da, Harp Akademileri’nde konuşmuştur. Bir askeri forumda görüşlerini dile getirmesini fazla yadırgamamak gerekir. İşin ilginç tarafı, Genelkurmay Başkanı’nın ve İkinci Başkanı, zaman zaman yaptıkları konuşmalarla Türk kamuoyunu en geniş şekilde aydınlatıyorlar. Hükümet üyeleri ve yetkili bakanlıklar ne yazık ki bu işlevi yerine getiremiyorlar.
***
Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkilerinin, gerçekler olabileceği kadar çarpıtılarak çok duygusal ve demagojik bir zeminde tartışıldığı bir anda Orgeneral Özkök’ün bu iki konuda yaptığı değerlendirme büyük önem taşıyor.
Genelkurmay Başkanı, ABD ile ilişkilerimizin savunma, güvenlik, enerji, ekonomi, ticaret ve geniş bir coğrafyada bölgesel işbirliğini kapsadığını ve Türkiye ile ABD’nin Avrasya ve Ortadoğu bölgesinde demokrasinin gelişmesi için gayret gösterdiklerini kaydettikten sonra şu sonuca varıyor:
’Türk-Amerikan ilişkilerinin kötü bir dönemden geçtiği ve ilişkilerde bir kriz yaşandığı şeklindeki değerlendirmeler ve söylemler gerçekçi değildir. Yaklaşık 50 yıllık bir süreç içerisinde şekillenen Türkiye-ABD ilişkileri, öne sürülen iddialardan fazla etkilenemeyecek kadar güçlü ve dinamiktir.’
AB üyeliği konusunda ise Orgeneral Özkök’ün vurguladığı temel nokta şöyle: ’Biz, Batı’nın değerlerini kendi değerlerimizle uyumlu bulan bir ülke olarak devamlı onlarla birlikte olmayı, benzer değerlere göre hareket etmeyi amaçladık. Batı’nın yıllar süren bir süreç içinde oluşturduğu ekonomik ve siyasi birliğine biz yıllar önce talip olduk. Şimdi AB’nin askeri birliğinin de oluşmakta olduğunu izliyor ve ona da katılmayı arzu ediyoruz.’
***
Genelkurmay Başkanı, 24 Nisan’da referandumda Kıbrıs Türklerinin Annan Planı’na oy vermesine yol açan Kıbrıs politikasını da destekler şekilde konuştu ve haklı olarak ‘Garanti’ ve ‘İttifak’ antlaşmalarının vazgeçilmez güvenlik boyutuna değindi. Ancak Ada’nın stratejik önemi hakkında söylediklerinin bir noktası bence tartışılabilir.
Orgeneral Özkök, bu önemi göz ardı edenlerin İngiltere’nin Ada’daki egemen üslerinin korunmasına neden bu kadar önem atfettiklerini kendilerine sormaları gerektiğini düşünüyor. Bu sorunun cevabı zannedersem zor değil:
İngiltere, Akdeniz’de olmadığı için, Akdeniz’e sahildar Türkiye’nin stratejik misyonlar için ayrıca Kıbrıs’a ihtiyacı yoktur. Türkiye’nin Kıbrıs söz konusu olduğu oranda stratejik temel çıkarı, Ada’nın hasım bir askeri gücün kontrolü altında olmamasıdır.
Geçen yıl 24 Nisan’da referanduma sunulan plan, Ada’nın silahsızlandırılmasını ve Garanti ve İttifak antlaşmalarının devamını öngördüğü için Türkiye’nin güvenlik kaygılarını karşılıyordu. Bundan sonra Kıbrıs meselesinin çözümü için müzakereler tekrar başlarsa güvenlikle ilgili konularda geri adım atılması kuşkusuz söz konusu olmamalıdır.