Üç büyük açmaz

TÜRKİYE aynı anda üç açmazla karşı karşıya. Ufukta beliren ekonomik darboğaz, Kıbrıs-AB ikilemi ve ABD ile ilişkilerdeki ciddi bunalım.

Ekonomiyi kısaca ele alacak olursak, 2003 yılında borç ödemeleri en iyimser tahminle 75-80 milyar doları bulacak. 9 trilyon dolardan fazla gayri safi milli hasılası olan ABD'nin savaş için Kongre'den istediği ek ödeneğe eşit bir rakam! Uzayan savaşın neden olacağı gelir kaybı ve faizlerin tırmanması ile borcun çevrilmesinde karşılaşacağımız güçlüklerin bizi yeni bir ekonomik krize sürüklemesi olasılığı mevcut. İkinci tezkere 1 Mart'ta Meclis'ten geçseydi hem Silahlı Kuvvetlerimiz'in acil ihtiyaçları bir ölçüde karşılanmış olacaktı ve hem de 26 milyar dolarlık düşük faizli krediler sadece bu yıl için değil, fakat gelecek yıllar için de ekonomiye nefes aldırtacaktı. Evet, ABD'nin Irak'a saldırısı büyük bir hatadır, fakat bu algılama bizi savaş dışında bırakan, Kuzey Irak için beslediğimiz endişeleri geniş ölçüde karşılayan, ekonomiyi ferahlatan ve üstelik diğer dış politika önceliklerimize hiçbir zarar vermeyecek bir desteğe engel olmamalıydı.

* * *

ABD ile mutabakata dayanan ikinci tezkere konusunda Genelkurmay Başkanlığı'nın ve bürokrasinin olumlu yaklaşımı gerçekçi ve ülke çıkarlarına uygundu. Cumhurbaşkanı'nın davranışı ve 58'inci hükümetin zaaf ve bocalamaları blokaja neden oldu. Oysa Kıbrıs meselesinde tam tersi olmuştu. O zaman AKP'nin ilk yaklaşımı gerçekçiydi, fakat geniş anlamda bürokrasi çözümü engelledi. Demek oluyor ki Ankara'da genellikle cesur ve yaratıcı politikaları kilitleyen bir denklem mevcut. Uzun vadeli olarak çok tehlikeli bir durum.

* * *

ABD ile ilişkilerimiz kendi görüş açımızdan çok tartışılıyor, fakat biraz da ABD'den meseleye nasıl bakıldığını anlamakta yarar var. Washington'daki en yakın dostlarımız bile ilişkilerin bugün dibe vurduğunu düşünüyorlar. Türkiye'nin Amerikan kuvvetlerinin geçişine izin vermemesi nedeniyle Kuzey Irak'ta geniş ölçüde Kürtlerin yardımı ile ancak Musul ve Kerkük'e yönelik sınırlı bir operasyon yapılabilecek. Bağdat'a Kuzey'den de taarruz ederek Irak kuvvetlerini iki cephede savaşmaya mecbur etme planı suya düştüğünden savaş daha uzun sürecek ve muhtemelen Amerikan kuvvetlerinin kayıpları çok daha fazla olacak. Amerikalıların böyle bir sonuçtan dolayı Türkiye'ye karşı kırgınlık duymaları beklenmelidir. ABD ayrıca, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta bağımsız bir operasyonunu, Türk ve ABD kuvvetleri arasında eşgüdümsüzlükten kaynaklanan çatışmalara sebep olabileceğinden ve Türkler ile Kürtler arasında savaş içinde bir savaş tahrik edebileceğinden kaygı duyuyor. Bereket versin ki, politikacılarımızın yüksekten atmalarına rağmen, Silahlı Kuvvetler'in Kuzey Irak'ta bir maceradan uzak durmak yolundaki geleneksel tutumlarını terk etmedikleri görülüyor. Kuzey Irak'a tek taraflı bir askeri müdahale sadece ABD ile değil, fakat AB ve Arap ülkeleri ile ilişkilerimize çok zarar verir. BM Güvenlik Konseyi'ni harekete geçirir. Kesin bir zaruret olmadıkça Kuzey Irak'ta bataklığa saplanmak ve ekonomimize ağır bir darbe daha vurmak akıl kárı değildir.

* * *

Başkan Bush'un Kongre'den Türkiye için de yardım istemesi ilişkilerin tam kopma noktasına gelmediğinin kanıtıdır. Ancak ABD'nin Türkiye'ye eskisi kadar stratejik önem atfetmeyeceği bellidir. Stratejik ağırlık Irak'a, Batı ve Doğu komşularımıza ve Güney Kıbrıs'a kayacaktır. Kıbrıs'taki stratejik denge aleyhimize dönecektir.

* * *

AB ile ilişkilerimize gelince, üyelik süreci şimdilik yöntemsel seyrini sürdürüyor. Komisyon revize edilmiş bir katılım ortaklığı belgesi sunmak üzere, fakat üyelik yolunda Kıbrıs en büyük engeli oluşturmaya devam ediyor. Güney Kıbrıs 16 Nisan'da AB ile katılım antlaşmasını imzalayacak. Bu tarihten sonra da Annan planının geçerli kalmasını amaçlayan yeni bir girişim var: BM Güvenlik Konseyi'nin 16 Nisan'dan önce planın parametrelerini benimseyen bir karar kabul etmesi ve bu kararı AB Konseyi'nin desteklemesi. Annan planının artık tamamen rafa kaldırılmasını isteyen Güney Kıbrıs, Rusya'nın da desteği ile Güvenlik Konseyi'ndeki girişimi engellemeye çalışıyor. Türkiye ise şimdilik sessiz. Anlaşılan ne Annan planı ile yapabiliyoruz, ne de onsuz. Temel güdümüz yine güçlükleri ertelemek.

* * *

Bir mucize vuku bulmazsa, 2003 yılının bilançosu korkarım çok üzücü olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları