TÜRKİYE’de diğer birçok sorunlarda olduğu gibi eğitim açmazının temelinde de hızlı nüfus artışı yatıyor.
Buna paralel olarak, 1950’lerden beri, ekonomik gelişmenin çarpıklığı, kaynakların israfı, önceliklerin iyi saptanamaması ve ölçüsüz borçlanma yüzünden milli gelirden eğitime yeterli pay ayrılamaması, toplumsal kutuplaşmalar, siyasi istikrarsızlığın neden olduğu popülist ve çelişkili politikalar, eğitimi bugün içinde bulunduğu açmaza sürükledi.
Orta öğretim aşamasında meslek seçiminin iyi yönlendirilmemesinin ürünü olan ÖSS, hem yüksek öğretimi, hem lise öğretimini ve hem de mesleki öğretimi olumsuz etkilemiş, gençler ve aileleri için de bir kábus haline gelmiştir.
* * *
İmam hatip liseleri (İHL) sorunu bu genel tablo içinde değerlendirilmelir. İHL’nin çoğalması, doğrudan popülist politikaların sonucudur. İHL’nin hangi tarihlerde ve hangi hükümetler devrinde açıldığı bunu açıkça gösterir. Rekor, 332 İHL ile Demirel hükümetlerine aittir. Ecevit hükümetleri 33 tane açmıştır. 12 Eylül yönetiminin de İHL’leri açtığı yolunda dolaşan bilgiler gerçeğe uygun değildir.
Aksine 12 Eylül yönetimi Ocak 1980’de açılan 34 İHL’nin ve bir İslam Enstitüsü’nün faaliyetine son verdi ve İHL’deki toplam öğrenci sayısını 50 binde dondurdu. Bu tavana riayet edilseydi bugünkü sorunlarla karşılaşmazdık.
Ne yazık ki öğrenci sayısı 1984’ten sonra süratle 150 bine çıktı. İşin bir başka yönü, İHL’nin artık meslek liseleri niteliğini hemen hemen tamamen kaybetmiş olmalarıdır. Kızlar imam hatip olamayacakları halde bu liselerde okuyabilmektedirler. İHL, genel liselerin müfredatını az çok aynen uygulayan, fakat ek din dersleri veren okullara dönüştü.
* * *
Doğrusu isterseniz İHL, Avrupa’daki din okullarına benzeyen bir statüde bulunuyor, ancak Avrupa’da bu okullar kilise tarafından, Türkiye’de ise devlet tarafından yöneltiliyor. Laiklikle pek bağdaşan bir durum değil. Kaldı ki, 22 kadar vakfın yönettiği ve programları açıkça değilse bile ek kurslarla fiilen İHL’ye benzeyen başka liseler var ve bunlar katsayı kısıtlamasına tabi değiller.
Diğer meslek okullarının İHL ile aynı sepete konarak katsayı handikapına uğratılmasının sonuçları da tartışmalı. Bir görüşe göre katsayı ayrımı meslek liselerine talebi azalttı, öğrencilerin şevkini kırdı. Bir başka görüşe göre ise meslek okulları imtiyazlı, çünkü bu okullardan mezun olanlar meslek yüksekokullarına sınavsız alınıyorlar ve oradan yatay geçişle kendi branşlarındaki üniversitelere transfer olabiliyorlar. Her ne ise, meslek liseleri açısından ortada ciddi bir problem var.
* * *
Bizde lise çağındaki öğrencilerin ancak yüzde 35’i meslek liselerinde, gerisi genel liselerde. Oysa gelişmiş ülkelerdeki gibi bu oranın tersine olması gerekiyor. Oran değiştikçe üniversite kapılarındaki yığılma da azalır.
YÖK Yasası’nın özü üzerindeki tartışmalar bir tarafa, bu yasanın bir oldu bitti şeklinde TBMM’den geçirilmesinin tutarlı tarafı yok. Türkiye’yi birçok kritik sorunun beklediği bir zamanda kurumlar arasında gerginlik yaratmak her bakımdan zararlı olmuştur. Üniversiteler ve kurulları da yadırganabilecek tepkiler göstermişlerdir.
Evet, yasa Cumhurbaşkanı’nın vetosu ile belki rafa kalkacak, fakat ne de olsa izleri ve yansımaları sürecek.