İlter Türkmen: Türk uçaklarına savaş görevi

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Kosova'da NATO'nun stratejik ve diplomatik kararsızlığı sürerken, Türkiye'nin politikasında da önemli bir aşamaya gelindi. ABD uçaklarının Türkiye'deki üslerden kalkarak Sırbistan'daki hedefleri bombalamaları kabul edildiği gibi, İtalya'da üslenmiş bulunan F-16 C/Ds uçaklarımızın başka uçaklarla takviye edilerek bundan sonra havadan saldırı misyonlarına katılacağı haber verildi.

NATO uçaklarının Türk üslerini kullanmalarına izin verilmesi kuşkusuz ittifak dayanışmasına uygundur ve isabetlidir. Soğuk Savaş sonrası jeopolitik koşullarda bunun ciddi bir sakıncası olamaz. Buna karşılık uçaklarımızın savaşa katılmaları kararı birçok açıdan kaygı uyandırmaktan geri kalmıyor.

* * *

Her şeyden önce bu kararın alınış biçimi biraz şaşırtıcıdır. Şu anda seçimlerden sonra henüz hükümet kurulmamıştır ve mevcut hükümetin normal olarak sadece günlük işleri yürütmesi gerekir. Ayrıca, bu kadar ciddi bir konuda hükümet açıklaması bile yapılmamış, kamuoyu, kararı Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir mülakattaki açıklamasından öğrenmiştir. Türk uçaklarının Kosova ve Sırbistan'daki hedefleri vurmalarının bir savaş fiili oluşturduğu gözardı edilemez. Gerçi artık bugün savaş ilan edilmiyor, fakat karşılıklı olarak esirlere savaş hukukunun uygulanması istendiğine göre ilan formalitesinin eksikliği işin esasını değiştirmez.

Yöntemsel düşüncelerin ötesinde bazı sorular da ister istemez akla geliyor. Pilotlarımız istihbarat ve hedef seçiminde Amerikalı sorumlulara bağımlı olacaklardır. Oysa Belgrad'daki Çin Büyükelçiliği'nin ve Kosova ve Sırbistan'da birçok sivil hedefin vurulmasının gösterdiği gibi bu alanda vahim hatalar sık sık yapılıyor. Hangi uçakların hangi hedefi vurduğu açıklanmıyorsa da, Türk uçaklarının bir sivil hedefi vurması ve bu haberin sızması halinde, geçmişten gelen duyarlılıklar yüzünden Balkan ülkelerinin birçoğunda olumsuz tepkiler ortaya çıkabilir. Daha şimdiden iyi ilişkiler içinde olduğumuz ülkelerde bile, bir ölçüde tedirginlik duyulduğu dünya basınına yansıdı.

NATO Konseyi, önceki gün, Kosova'ya komşu ülkelerde konuşlandırılmış bulunan kuvvetlerin sayısının önemli oranda artırılmasını onayladı. Bu kuvvetler, diplomatik çabaların olumlu sonuçlanması halinde Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Kosova'da bir Barış Gücü görevini ifa edecek, bir çözüm yolu bulunamaz ise, gerekirse savaşarak Kosova'yı kontrol altına alacak bir vurucu kuvvetin nüvesine dönüşebilecek. Türkiye zor bir kararın eşiğinde. Barış Gücü'ne katılması, prestijini ve diplomatik ağırlığını artırır; bir savaş gücü bünyesinde operasyonlara katılması ise, yine tarihi çağrışımlar nedeni ile ters teper.

* * *

Uçaklarımıza savaş görevi verilmesini haklı göstermek için ileri sürülen bir neden de Kosova'nın beş asırdan fazla bir süre ile Osmanlı idaresinde kalması ve mazlumların Müslüman olmasıdır! Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde asırlarca yaşayan Müslümanlar, Arnavutlar'dan ve Boşnaklar'dan ibaret değildi. Libya'dan Irak'a kadar Araplar da Müslüman Osmanlı tebaası idiler. Laik bir cumhuriyet olmamıza rağmen dini dış politikamızın bir unsuru sayarsak bitmez tükenmez gailelere sürükleniriz. Arnavut kökenli birkaç milyon vatandaşımızın bulunması, Kosovalılar'ın kaderine duygusal tepkimizi ve insancıl yardımlarımızı haklı gösterir, politikamızı değil. Çünkü, Türkiye'de çeşitli kökenlerden gelenlerin hissiyatına göre dış politika yönlendirilirse, Çeçenler'e sağlanan desteğin Rusya ile ilişkilerimizde yarattığı komplikasyonlar gibi güçlüklerden Türkiye hiçbir zaman kurtulamaz.



Yazarın Tüm Yazıları