Transatlantik ilişkiler

NORMANDİYA Çıkarması’nın 60’ıncı yıldönümü törenleri Amerika ile Avrupa arasındaki tarihi bağların teyidi için güzel bir fırsat yaratmıştı.

BM Güvenlik Konseyi’nde Irak konusundaki kararın oy birliği ile kabulü de ABD ile onun politikasını en fazla eleştiren AB ülkelerinin daha yapıcı bir işbirliği ortamına yavaş yavaş yöneldiklerini gösterdi. Her ne kadar G-8’ler toplantısında Fransa Cumhurbaşkanı NATO’nun Irak’ta kurumsal sorumluluk almasına karşı çıktıysa da bu konuda başkalarının da zaten tereddütleri var. Kuşkusuz yeni beliren ortam hakkında iyimserlik ölçülü olmalıdır. Irak’ta her an transatlantik ilişkileri yine olumsuz etkileyebilecek gelişmeler olabilir.

* * *

Irak savaşından sonra yoğunlaşmakla beraber daha önce de Atlantik İttifakı’nın istikbali sorgulanmaya başlamıştı. New York’taki ’Dış İlişkiler Konseyi’nin (DİK) Henry Kissinger, eski Hazine Bakanı Lawrence Summers ve Harvard Üniversitesi Rektörü Charles Kupchan’ın da katılımı ile teşkil ettiği bir çalışma grubunun geçen mart ayında yayımladığı bir raporda belirtildiği gibi sadece dış politika açısından değil, fakat başka açılardan da Amerika ile Avrupa arasında farklar var: Liderlerin üslupları her zaman uyuşmuyor. Hattá bazen birbirlerine zor tahammül ediyorlar. İdam cezası, kişisel silahlara izin verilmesi, dinin politikadaki rolü alanlarında yaklaşımlar çok değişik. Dış politikada çevre sorunlarına ilişkin Kyoto Protokolü, Uluslararası Ceza Mahkemesi, nükleer denemelerin tamamen yasaklanması konularında da ABD ve Avrupa anlaşamıyorlar. Ancak DİK’in raporu bu gibi birbirine zıt yaklaşımların eskiden de mevcut olduğuna işaret ediyor ve Vietnam Savaşı’nı, 1973 Ortadoğu Savaşı’nı, orta menzilli füzelerin konuşlandırılması ile ilgili görüş farklarını hatırlatıyor. Ne var ki Soğuk Savaş yıllarında ortak bir tehdit ve ortak stratejik vizyon güçlüklerin aşılmasını daima kolaylaştırıyordu. Dayanışmayı perçinleyen tehdit kaybolunca işler zorlaştı.

Soğuk Savaş’tan sonra da NATO başarılı olmadı denemez. NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesi, birinci Körfez Savaşı’nda İttifak üyelerinin birlikte hareket etmeleri, Bosna ve Kosova’ya yapılan müdahaleler, daha sonra Afganistan’da sorumluluğun yüklenilmesi İttifak’ın başarı hanesine yazılmalıdır. NATO’yu asıl sarsan Irak oldu. İttifak üyeleri şimdi Irak konusunun kendilerini bölmesini önleyebilirlerse NATO global terör, kitle imha silahları ve bölgesel ihtilaflar alanlarında misyonlar yüklenmeye devam edecektir. AB’nin bu tehditlere karşı mücadele imkánları kısıtlıdır, buna karşılık ABD bundan böyle AB’nin desteği olmadan sırf askeri güçle bir yere varamayacağını anlamış olsa gerek.

* * *

Ekonomik açıdan ABD-Avrupa bağlarının ne kadar güçlü olduğu da unutulmamalıdır. Ticaret hacmi yılda 2,5 trilyon dolara yaklaşmıştır. Her gün ABD ile Avrupa arasındaki ticaret, sermaye ve para hareketleri yüzlerce milyar doları bulmaktadır. ABD dış yatırımlarının % 50’si Avrupa’dadır. ABD’deki dış yatırımların %60’ı ise Avrupa’dan gelmektedir. Amerikalıların takriben %60’nın Avrupa kökenli olması ayrıca kuvvetli bir bağ oluşturur. Avrupa Amerika’sız, Amerika da Avrupa’sız yapamaz. Geçici anlaşmazlıklara dayanarak uzun süreli hesaplar yapanlar, tek ata oynamaya kalkanlar yanılırlar.
Yazarın Tüm Yazıları