Soğuk savaş Türkiye ve İran

FRANSA’daki ’Rus, Sovyet ve Post-Sovyet Etüdleri Merkezi’ (RSPSEM) 1945-47 yıllarında Moskova ile Türkiye ve İran arasında ortaya çıkan gerginliklerin arka planını araştıran bir etüt yayımladı.

Sovyet Kafkas cumhuriyetlerinin kısa bir süre önce açıklanan arşivlerine ve Rus tarihçilerinin son çalışmalarına dayanan bu araştırma, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve savaşın bitiminden hemen sonra Kremlin’in Türkiye ve İran’a yönelik jeopolitik planlarının hazırlanmasında Kafkas komünist liderlerinin rolü üzerinde duruyor.

* * *

RSPSEM’in araştırması, İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi ile Türk-Sovyet ilişkilerinde derhal başlayan gerginliğin nedenleri hakkında pek yeni bir unsur getirmiyorsa da, Stalin ile Gürcistan liderleri arasındaki çıkar ve algılama çatışmasına ışık tutuyor.

Hatırlanacağı gibi, 1945 Temmuz’unda Sovyetler Birliği, Türkiye’den toprak taleplerinin yanı sıra Montreux Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesini ve Boğazlar’da kendisine üs verilmesini istemişti. Kars ve Ardahan’ı kapsayan toprak taleplerinde asıl ısrarlı olan Gürcistan’dı. Ona bakarak iştahı kabaran Ermeniler de bugünkü sınırları tanıyan 1921 Kars Antlaşması’nın feshedilmesini ve sınırlarının Türkiye aleyhine önemli ölçüde genişletilmesini hayal etmeye başlamışlardı.

Stalin her ne kadar Kars ve Ardahan’ı kapsayan toprak talebine razı edilmişse de, Sovyet diktatörünün asıl önceliği Boğazlar’dı. Toprak için Türkiye ile savaşa girilmesine katiyen yanaşmıyor ve bu konuda Kafkas liderlerini sürekli uyarıyordu.

* * *

İran ile ilgili olarak RSPSEM araştırması, Sovyetler Birliği’nin o tarihlerde iki yönlü bir politika güttüğünü vurguluyor: Birincisi, İran Azerbaycanı’nı Sovyet Azerbaycanı’na katmak, bunun karşılığında Yukarı Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak, yine Sovyet Azerbaycanı’ndan bir miktar toprağı Gürcülere bırakmak.

İkincisi, Kürt kozunu hem Türkiye’ye, hem de İran’a karşı kullanmak. KGB Başkanı Lavrentii Beria’nın oğlunun anılarına göre, babası Kürtleri ‘Türkiye, İran ve Irak’a karşı istenildiği zaman kullanılacak bir hançer’ olarak görüyordu. Genişletilmiş bir Azerbaycan ve Sovyet nüfuzu altında bir Kürdistan ve Luristan, Moskova’yı Basra Körfezi’ne yakınlaştıracak, Musul ve Abadan’ı tehdit etme imkánını verecekti.

6 Temmuz 1945’te Politbüro’da alınan gizli bir karar, o tarihte Sovyet işgali altında bulunan Güney Azerbaycan’da ve Kürt bölgesinde ayrılıkçı cereyanların desteklenmesini öngörüyordu. 10 Aralık 1945’te özerk bir Azerbaycan, Ocak 1946’da özerk bir Kürt bölgesi kuruldu.

Sovyet Azerbaycanı’nın liderleri, Kürt bölgesini de özerk Azerbaycan bölgesine bağlamak istiyorlardı; fakat Stalin buna izin vermedi. Kürtleri Irak’taki İngiliz yanlısı rejimi yıkmak için ayrıca kullanmayı planlıyordu.

* * *

İddialı projelerin hiçbiri gerçekleşmedi. Mart 1946’da Stalin, İran politikasından sorumlu Politbüro üyesi Bagirof’a telefon ederek İran’daki Sovyet kuvvetlerinin çekileceğini bildirdi. Bagirof kulaklarına inanamıyordu, bu kararından vazgeçmesi için yalvarmaya başladı.

Fakat Stalin kararından caymadı, ’Yeni bir savaşa girecek halimiz yok’cevabını verdi. Stalin, en az Saddam kadar gaddar bir diktatördü; fakat ondan çok daha bilinçli ve gerçekçi idi.

Sovyetler Birliği çöktükten sonra Kafkas ülkeleri birbirleriyle savaşarak istikrarsızlık içinde bocaladılar. Ne Gürcistan, ne de Azerbaycan toprak bütünlüklerini koruyabildi. Hemen hepsinde yolsuzluk aldı yürüdü.

Sovyet rejimi altında tarihin akışı sanki askıya alınmıştı. Soğuk savaş sonrasında Sovyet buzulu çözüldü. Kafkasya’da bozulan dengelerin yerine oturması daha çok vakit alacak.
Yazarın Tüm Yazıları