İlter Türkmen: Siyasallaşma...

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

29 Şubat tarihli ‘‘hukuk devleti’’ başlıklı yazımda, İçişleri Bakanı'nın, üç HADEP'li belediye başkanı tutuklanır tutuklanmaz, onları görevden almasının ‘‘suçsuzluk karine’’sine aykırı olduğunu belirtmiştim. İçişleri Bakanlığı bana bu konuda bir bilgi notu göndermek nezaketinde bulundu. Notta, belediye başkanlarının görevden alınmalarının Anayasa'nın 127'nci ve Belediye Kanunu'nun 93'üncü maddesine uygun olduğu ifade ediliyor. İçişleri Bakanı'nın kanunlara uygun hareket ettiğinden zaten kimse şüphe etmedi. Benim yazımda vurgulamak istediğim, mevzuat çerçevesinde siyasi duyarlılığı daha iyi karşılayacak bir esneklik mevcutsa, bundan istifade edilmesinin isabeti idi.

***

Anlaşılıyor ki, bugünkü hükümetin en başarılı üyelerinden biri olan İçişleri Bakanı, tutuklama süresinin bu kadar kısa süreceğini öngörmemişti. Nitekim, bakanlığın notunda, kısa sürede serbest bırakılmaları üzerine belediye başkanlarının göreve iade edildikleri bildiriliyor.

***

Diyarbakır, Bingöl ve Siirt belediye başkanları olayı bugünkü politikamızın tutarsızlığını bir kere daha ortaya koymuştur. Bir yandan Kürt sorununun siyasallaşmasının önüne geçmek istiyoruz. Başbakan sürekli bu tehlikeye dikkati çekiyor, diğer yandan bunu kendi eylemlerimizle kolaylaştırıyoruz. Dış baskılara boyun eğdiğimiz izlenimini veriyoruz, mağdur yaratıyoruz ve siyasallaşmaya elverişli bir ortamın gelişmesine zemin hazırlıyoruz.

***

Siyasallaşmaktan ne anladığımızı da açıklığa kavuşturmakta fayda var. Bir bakıma PKK çoktan beri siyasallaşmıştı. ERNK yıllardır PKK'nın politik kanadını oluşturuyor. Avrupa'da hükümetler, parlamentolar, medya ve sivil toplum örgütleri nezdinde yoğun çabalar harcıyor. PKK'ya parasal destek veriyor ve Türkiye içindeki Kürt kökenli siyasal faaliyetler üzerinde değişik oranlarda etkin olabiliyor. Öcalan'ın, yakalandıktan sonra uzun süre sorumlu makamların göz yumması ile cezaevinden gönderdiği mesajlar da tamamen siyasal nitelikte idi. Öcalan'ın silahlı eylemlerin durdurulması, PKK'nın Türkiye sınırları dışına çıkması ve barışçı çözüm şekline bağlı kalınması yolundaki çağrılarına PKK'nın bir kısmı uydu, bir kısmı uymadı. Fakat yine de bu mesajlar içeride ve dışarıda Kürt sorununun boyutları hakkındaki algılamaları değiştirmeye yaradı, bağımsızlık, federasyon veya otonomi gibi hayaller tamamen terk edildi. Öcalan'ın konuşmaya devam etmesi, bir süre sonra siyasallaşmanın fazla altını çizeceği için zarar verebilirdi. Zamanında susturuldu.

***

Bir nokta daha göz önünde bulundurulmalıdır. HADEP, programı ne olursa olsun etnik tabanlı bir partidir. Ona oy verenler arasında eskiden PKK'yı desteklemiş ve belki de ona bugün dahi sempati besleyenler mutlaka vardır. HADEP'in kurulmasına izin verilirken bu gerçekler bilinmiyor değildi. Muhtemelen demokratikleşmenin siyasallaşma riskini azaltacağı düşünüldü. Aslında, yine etnik tabanlı DKP gibi ılımlı partilerin kapatılmaması ve bu suretle Güneydoğu'da oy tekelinin önlenmesi de akıllıca olurdu.

***

Bu parametreler içinde meseleyi ele aldığımız zaman siyasallaşmanın ne anlama geldiğini de daha iyi anlarız. Siyasallaşma, devlet, Kürt kökenlileri kolektif olarak temsil ettiğini iddia eden bir partiyi, bir örgütü veya grubu muhatap kabul ettiği zaman oluşur. Böyle bir şey, dış baskılar ne olursa olsun, Türkiye'de tasavvur edilemez. Kaldı ki bu yönde baskı da yok. Söz konusu olan, devletin tek taraflı olarak ve bireysel temelde bazı beklentileri yerine getirmesi. Yargıtay'ın Kürtçe isimlere izin vermesi gibi. Devlet iyi bir zamanlamayla demokratikleşmenin gerektirdiği önlemleri aldığı ölçüde kaygı duyulan siyasallaşma tehlikesi uzaklaşır. Sözcüklerden çekinerek ve bir ileri bir geri yöntemiyle hiçbir hedefe varılamaz.

Yazarın Tüm Yazıları