GÖZLERİMİZİ seçimler sonrasına çevirmiş bulunuyoruz, fakat sandık gününe kadar daha iki buçuk ay var.
Türkiye'nin içinde bulunduğu politik, ekonomik ve sosyal koşullarda iki buçuk ay çok uzun bir süredir. Kaldı ki uluslararası ilişkiler ve olası gelişmeler açısından da kritik bir devre içindeyiz. Bizi seçimlere götürecek hükümet ise tam bir yapay koalisyona dönüştü. Meclis'te en az milletvekiline sahip koalisyon ortağı Başbakanlığı elinde tutuyor, en fazla sandalyesi olan artık tamamen başka telden çalıyor, üçüncü ortak da galiba ciddi bir buhran içinde. Bu hükümet, yoğun dış politika gündemi ile nasıl başa çıkacak, çok kırılgan olan ekonomik dengeler nasıl korunabilecek, istikrar programının raydan çıkması nasıl önlenecek, belli değil. Bütün bu kaygılar yetmiyormuş gibi bir de seçimlerin ertelenmesi ihtimalinden gittikçe daha fazla söz edilmeye başlandı. Her partiden küskünlerin desteği ile TBMM'de ertelenme kararı alınması belki kolay olur, fakat bu kararın sonuçlarını kontrolde büyük sıkıntı çekilir. Bir hükümet değişikliğine gitmek gerekirse bitmez tükenmez siyasi oyunlar ve pazarlıklar ülkeyi daha fazla yıpratır, popülist politikaların önüne geçilemez ve Türkiye bugünkü cılız yönetimi bile arar hale gelebilir.
Seçim tarihi değiştirilmezse, 4 Kasım'da nasıl bir siyasi tablo bulacağımız belirsizliğini koruyor. AKP'nin % 20 veya daha fazla oy toplaması tahminleri yaygın. Hiçbir partiye karşı önyargı ile hareket etmek doğru değildir, fakat bir AKP zaferi beklentisinin uyandırdığı endişelerin ciddi bir mesnedi var. Bu partinin çekirdek kadrosu ne de olsa Refah Partisi'nden devralındı. Eski söylemleri ile bugünkü söylemleri arasındaki fark o kadar inandırıcı değil. Partinin liderinin formasyonu ve politik kültürü Türkiye'nin bugün ihtiyaç duyduğu başbakan profiline hiçbir suretle uymuyor. Diğer taraftan AKP liderliğinde bir hükümetin toplumsal ve kurumsal gerginliklere yol açmasından korkulabilir.
Kemal Derviş bir sosyal-liberal sentez amacı ile ortaya atıldı, fakat sonunda iş daha çok solda bir bütünleşmeye dönüştü. Genel olarak birleşmiş bir solun Türkiye için bir çıkış yolu olacağına inanılıyor. Ancak bu beklentinin de ne kadar gerçekçi olduğu belli değil. 1950'den sonraki siyasi tarihimize bakacak olursak, başarılı bir sol yönetim örneği bulmakta büyük sıkıntı çekeriz. Tam tersine bütün sol yönetimler, hatta solun içinde bulunduğu koalisyonlar her defasında ekonominin dibe oturmasına neden olan vahim hatalar yapmışlardır. Sol iktidarların çok özgürlükçü olduğu da söylenemez. Tehlikeli bazı politik destek aramalarına girdikleri ve baskıcı devlet kavramı ile özdeşleştikleri inkár edilemez. Merkez sağ yönetimlere gelince, onlar da kuşkusuz zemzemle yıkanmış değillerdi. Fakat hiç değilse 1950'lerden başlayarak tarımın kalkınması, altyapı, Türk ekonomisinin dışa açılması ve özel sektörün dinamizm kazanması için gereken koşulların yaratılması gibi eserler bıraktılar. Dış politikanın idaresi bakımından da merkez sağ iktidarlarının sol iktidarlardan çok daha başarılı oldukları kuşkusuzdur.
Geçmişe dönük değerlendirmeler bundan sonraki davranışların aynı yönde olacağı anlamına gelmez. Saplantıları ile yaşamakta inat edenler dışında, soldaki liderlerden hiçbiri pazar ekonomisinden uzaklaşmayı veya inziva politikası gütmeyi herhalde düşünmüyor. Özellikle CHP özlü bir evrim içinde. Fakat ne de olsa bölünme eğilimleri, liderler arasında eski ilişkilerden kaynaklanan güven noksanlığı, büyük egolar arasındaki kıyasıya rekabet ve bazı hallerde husumet devam ediyor. Derviş de elinden geleni yaptı; fakat şimdiye kadar solu birleştiremedi. Ne yazık ki merkezde sosyal liberal birleşme amacından fiilen uzaklaştı. Hükümette iken savunduğu ekonomik görüşler ile tamamen çelişkili olan çok saf bir sosyal demokrat romantizmine kendini kaptırdı veya bu izlenimi vermek işine geldi. YTP'ye katılmaktan son dakikada vazgeçmesi ve davranışını haklı göstermek için kullandığı savlar daha çok tartışılacaktır. Derviş'in zekásından ve üstün yeteneklerinden kimsenin şüphesi olamaz. Uzak görüşlülüğü ve politik tutarlılığı ise daha ispata muhtaç. Siyaset sahnesine muhteşem, fakat varsonsları başdöndürücü bir virtüöz olarak çıktı. Performanslarını heyecanla izleyeceğiz.