Paylaş
İLK önce bir fıkra: Bir sadist erkek ile bir mazoşist kadın evlenmişler. Bütün komşuları bu evliliğin nasıl yürüyeceğini merak ediyorlarmış, fakat günlerce yaşadıkları evden ses seda çıkmamış. Nihayet bir gün usulca eve yaklaşmışlar ve bir de bakmışlar ki, karı koca bahçede bir ağacın altında hiç konuşmadan oturuyorlar. Uzun bir süre sonra kadının sesi duyulmuş: ‘‘Söyle benden nefret ettiğini.’’ Bir müddet yine sessizlik ve arkasından kocanın cevabı, ‘‘Söylemeyeceğim.’’ Ve kadının sanki göğsüne bir hançer saplanmış gibi, ‘‘Ah’’ diye haykırışı.
***
Fransa'da Ermeni yasa tasarısının Millet Meclisi'nde kabulünden sonra televizyonlarda duyduklarımız ve gazetelerde okuduklarımız bende bu çağrışımı yaptı. Meğer bizde mazoşizm nöbetleri geçirmek için fırsat bekleyen ne çok insan varmış. Koyu bir kasvet yaratacak komplo teorileri birdenbire ortalığı kapladı. Hepsini nakletmeme burada imkán yok, fakat bir örnek vereceğim. Şunu da belirteyim ki, sözünü edeceğim teorinin mucidi sıradan birisi değil, son derece etkileyici uzun sıfatları var. Bakın aşağı yukarı ne diyor: ‘‘Fransız Meclisi'nin kararını birkaç ay sonra ABD Temsilciler Meclisi'nin kararı takip edecek. Arkasından Birleşmiş Milletler'de ortak bir girişim başlatılacak ve Türkiye 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi çerçevesinde suçlanacak. Ondan sonra kuşkusuz tazminat ve toprak talepleri gelecek.’’ Neyse ki hayal gücü burada tükendi, yoksa BM kararından sonra Güvenlik Konseyi'nin BM Yasası'nın 7'nci bölümüne dayanarak Ermenilerin talep ettikleri toprakları işgal etmesi için Körfez Savaşı'nda olduğu gibi uluslararası bir kuvvete yetki vereceğini ve ABD ve AB kuvvetlerinin Türkiye'ye karşı bir operasyon başlatacaklarını da söyleyebilirdi! İşte o zaman gittikçe sayıları artan ‘‘İkinci Sevr’’ mazoşistleri zevkten artık kendilerinden geçerlerdi.
***
Evet, Sevr bitmeyen tükenmeyen bir ağlaşma senfonisinin ana teması. Mazoşizm repertuvarından hiç eksik olmuyor. Bu senfoninin müptelalarına Lozan'dan bahsettiğiniz zaman saflığınıza gülüyorlar. Onlara göre Lozan bir aldatmaca. Asıl amaç, Sevr'i diriltmek ve bu maksatla Avrupa çok yönlü bir strateji güdüyor. Bu stratejinin başlıca öğesi, Türkiye'yi Avrupa Birliği üyeliğine almak. Katılım Ortaklığı Belgesi ile Sevr ilişkisini görmemek gafletten başka bir şey değil.
***
Anlaşılması güç mazoşist dürtüler arasında en tipik olanlardan biri, BM Soykırım Sözleşmesi'nin geriye dönük olduğu yolundaki saplantıdır. Aylardan beri böyle olmadığını söylüyorum. Uluslararası hukuk uzmanları daha da büyük vukufla aynı görüşü teyit ediyorlar, fakat bazı siyaset bilimcilerimiz hukuki dayanaktan yoksun yorumlarını bir türlü değiştirmiyorlar. Neyse, üç gün önce Ankara'yı ziyaret eden İngiltere Çevre Bakanı Beverly Hughes imdadımıza yetişti. Sözleşmenin Ermeni iddialarına uygulanamayacağını açıkça belirtti. Bari ona inansınlar.
***
Mazoşizm tek başına gelmez, sadizmle beraber gelir. Fransız Millet Meclisi, Türkiye aleyhinde bir karar mı kabul etti, vakit geçirmeden Türk üniversitelerinin Fransız üniversiteleri ile eğitim, kültür ve bilim ilişkilerini kesmek lazım. Bu programlardan istifade eden, istikballerini bunlara bağlamış gençler mağdur olacakmış, bunun ne önemi var. İş burada da kalmıyor, bazı üniversiteler Fransızca öğretimini durduruyorlar ve Fransa'daki öğretim üyelerini geri çağırıyorlar. Gençler Fransızca öğrense ne olacak, öğrenmese ne olacak... Yarın öbür gün Amerikan Temsilciler Meclisi'nden de bir karar çıkarsa İngilizce öğretimine de son verilir. Bu suretle toplumumuzu ifsad eden bütün kültürlerden kurtuluruz!
***
Başbakan Ecevit, Türkiye'nin sorununun Fransız politikacıları ile olduğunu, Fransız halkını ise Türkiye'nin dostu olarak gördüğünü belirtmekle çok iyi etti. Kamuoyunu teskin etmek gerekiyordu. Umarım boykot önlemleri alan üniversite ve kurumlara bu kararlarından vazgeçmeleri için de çağrıda bulunur.
Paylaş