Saddam'ın tasfiyesi

ABD'de Irak ateşi düşmüşe benziyor. Cheney'nin son Ortadoğu seyahatinde Irak'a karşı bir operasyon için hiçbir ülkeden destek bulamaması, son haftalarda Filistin trajedisinin bütün dünyanın odak noktası haline gelmesi, Beyrut zirve toplantısında Irak ile Kuveyt dahil diğer Arap ülkeleri arasında bir barışma ve dayanışma havası esmesi, Saddam'ın tasfiyesi projesinin hiç değilse şimdilik askıya alınmasına yol açtı.

Ne var ki, ABD'de bazı çevreler hálá Saddam konusunu canlı tutmaya çalışıyorlar, hatta Filistin'deki durum uygulamayı geciktirdiği için huzursuz oluyorlar. Oysa Filistin'deki dehşete Washington'un göz yumması ABD ile Arap kamuoyları arasındaki psikolojik çatışma ortamının boyutlarını büsbütün artırdı. Bu oluşum uzun yıllar terörü besleyecektir.

Saddam'ın şu veya bu şekilde yok edilmesi fikri kuşkusuz yeni değil. 1991'de Körfez Savaşı'ndan hemen sonra Kuzey'de Kürtler, Güney'de de Şiiler ayaklandılar. Kendilerine yardım edilmesi için ABD'ye ısrarlı çağrılarda bulundular, fakat Washington parmağını kıpırdatmadı. Saddam'ın kuzeyde ilerlemesi karşısında Kürtler kitle halinde Türkiye ve İran'a kaçınca yapılan tek şey Irak uçaklarına kuzey hava sahasının yasaklanması oldu. Daha sonra Kürtlerin birbirleri ile savaşmalarını önlemek ve Saddam'ı devirme hareketlerini düzenlemek görevi CIA'ye verildi. 1993'te yapılan bir ilk teşebbüs başarısız oldu.

1995'te bir başka plan hazırlandı. Bu plan hakkında eski CIA ajanı Robert Baer'in Türkçe'ye ‘‘Kötü niyet yok’’ olarak çevrilebilecek kitabında çok ilginç bilgiler var. Baer'e göre 1995 yılının başında çok ciddi bir darbe hazırlığı başlatılmıştı. Bağdat'tan Kuzey'e iltica eden bir Iraklı general iki Irak tümeni ile bir tugayın kendisine sadakatini sağlamıştı. Bu general aynı zamanda Türk makamları ile temas halindeydi. Ankara'ya gidip geliyordu. Irak Milli Konseyi Başkanı Banzani'nin ve Celal Talabani'nin operasyonu desteklemelerini sağlamaya uğraşıyordu. Özellikle Talabani Erbil'in güneyindeki Irak kuvvetlerine saldırmak görevini üstlenmişti. Bu plan iki nedenden akamete uğradı. Birincisi, ABD Milli Güvenlik Konseyi üyesi Anthony Lake'in son dakikada operasyonun durdurulması için verdi talimattı. İkincisi Barzani'nin ihaneti oldu. Barzani isyanı tetiklemek üzere Tikrit'e gitmekte olan asi Iraklı generali birkaç saat tutuklayarak Saddam kuvvetlerinin toparlanmasını kolaylaştırdı. Bu fiyaskoyu takiben Baer, Washington'a dönünce bir sürprizle karşılaşacaktı. CIA kendisini teşkilatın cinayet işlenmesini yasaklayan 12333 sayılı Başkanlık kararnamesini ihlal etmekle suçluyordu. Bir yıl sonra ise Talabani ile Barzani yeniden şiddetli bir çatışma içine girdiler. Barzani Saddam'dan yardım istedi, Irak kuvvetleri bir süre Erbil'i işgal etti. CIA ekibi güvenlik ortamının artık mevcut olmadığı sonucuna vararak kendisi ile işbirliği yapan rejim karşıtları ile birlikte Kuzey Irak'ı apar topar terk etti.

Görüldüğü gibi Irak'ta muhalefete dayanarak Saddam'ı devirmek o kadar kolay değil. Denklemler çok karmaşık. Kürtlerde aşiret güdüsü daima ağır basıyor. Tekrar Saddam'ın tasfiyesi denenecekse bu sefer doğrudan Amerikan kuvvetlerinin Irak'ı işgal etmesinden başka çare pek görünmüyor. ABD böyle bir girişimin ağır bedelini göze alabilir mi?

Türkiye'de son zamanlarda bir başka eğilim belirdi. ABD büyük olasılıkla Güney'den bir operasyon başlatacağına göre, Türkiye'nin de Irak'ın yeniden yapılanmasına katkıda bulunmak üzere Kuzey'e kuvvet göndermesinin kaçınılmaz olduğunu düşünenler var. Baer'in tasvir ettiği Kuzey Irak'a girmenin bizi büyük bir tuzağa düşüreceği bence şüphe götürmez. Ordu bir kere derinlemesine Kuzey Irak'a girdi mi, kolay kolay çekilemez ve Türkiye bugünden bütün kapsamı tahmin edilemeyecek bir açmaz içine düşer. Türkiye'nin ABD yanında pro-aktif bir şekilde yer alması, hele Filistin olaylarından sonra bütün Arap ülkelerini aleyhine çevirir. Başımıza büyük bir bela almış oluruz. 1980-88 Irak-İran savaşında olduğu kadar 1991 Körfez Savaşı'nda da Türkiye müdahaleyi ciddi olarak düşünmemişti. Özellikle Genelkurmay daima macera heveslerine karşı çıkmıştı. Bu isabetli politikayı sürdürmek yerinde olur.
Yazarın Tüm Yazıları