Rusya, ABD ve Çin

BUGÜN St Petersburg’da başlayacak G-8’ler toplantısının arifesinde, ABD ile Rusya arasında, Rusya’nın Dünya Ticaret Teşkilatı’na nihayet üye olmasına kapıyı açacak ikili bir anlaşma imzalanması beklenmekteydi.

Ne var ki G-8 toplantısının başarısını simgelemeye yönelik olan bu anlaşma, ABD-Rusya ilişkilerinin gittikçe daha olumsuz bir mecraya girdiği, yeni denge arayışlarında Rusya ile Çin’in birbirlerine artarak yakınlaştıkları bir zamana rastgeliyor. ABD’nin Hindistan ile imzaladığı nükleer işbirliği anlaşması da Çin ve Rusya’ya karşı bir mukabil inisiyatif şeklinde değerlendiriliyor. Geçen hafta katıldığım bir uluslararası seminerdeki izlenimlerimi de göz önünde tutarak bu konularda kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.

***

Amerikalıların nispi ketumiyetine karşın Rus resmi ve sivil toplum temsilcileri ABD-Rusya ilişkileri hakkında oldukça karamsar bir tablo çiziyorlar. İleri sürdükleri çeşitli nedenler arasında antibalistik füzelerin kısıtlanması hakkındaki antlaşmanın ABD tarafından feshedilmesi ve ABD’nin yeni bir stratejik silah indirimi müzakeresine girmeyi reddetmesi gibi sorunlar var. Fakat Rusya’yı en fazla kızdıran Ukrayna’nın NATO’ya alınması olasılığıdır. Askeri gücünü artırmakta olan Rusya’nın Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını önlemek için kılıç şakırdatmaya kadar gitmesi şaşırtıcı olmaz. Ruslar ayrıca, Sırpların tarihi dostu sıfatı ile, Kosova’nın bağımsızlığına karşı geliyorlar. Kosova bağımsız olursa Yukarı Karabağ’ın, Transdniestr ve Abhazia’nın bağımsızlıklarının da gündeme geleceği uyarısında bulunuyorlar.

***

Rusya bu aşamada kendisi ile birlikte Çin, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan’ın üye oldukları Şangay İşbirliği Teşkilatını (ŞİT) ön plana çıkarıyor ve bu anlaşmanın artık etkin bir güvenlik koordinasyon çerçevesi oluşturduğunu düşünüyor. Özellikle Rusya ile Çin’in uluslararası sorunlar hakkındaki görüşleri örtüşüyor. Her iki ülke de ABD’nin Orta Asya’da kendileri bertaraf etmek istediği kanaatini taşıyorlar ve bu yüzden örneğin Andincan olaylarından sonra Özbekistan’daki Amerikan’ın askeri mevcudiyetine son verilmiş olmasını bir başarı sayıyorlar. Pasifik’teki Amerikan askeri varlığına karşı olan Çin’in de Japonya ile problemi var. Rusya da Japonya’ya sıcak bakmaktan uzak. Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan beri güttüğü ve bugünkü koşullarda pek geçerli olmayan politikasından vazgeçerek bölgesel bir askeri güç olmaya yönelmesi ihtimali kuvvetleniyor.

***

Ruslar, ABD’nin Irak politikasını herkes gibi eleştirmekle beraber Irak savaşının petrol fiyatlarını tırmandırarak kendilerine büyük bir avantaj sağladığını inkár etmiyorlar. Fakat kazandıkları ekonomik güç galiba başlarını döndürmüş. Amerika’ya daha rahat kafa tutabileceklerine inanıyorlar. Ve sadece Japonya’yı değil, neredeyse Avrupa Birliği’ni bile küçümsüyorlar. AB’ye gelince, Rusya ile enerji alanında ciddi sorunları var. Moskova, Türkiye’yi Bulgaristan ve Romanya üzerinden Macaristan’a ve Avusturya’ya bağlayacak olan Nabucco gaz boru hattı projesine de muhalefetini sürdürüyor. Fakat ABD’nin aksine, AB, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ortaya atılmasını ciddi bir hata olarak görüyor. Hatta Ukrayna’nın AB üyeliğine de şimdilik taraftar değil.

***

Bu çetrefil denklemin incelenmesinden kuşkusuz Türkiye için de bazı sonuçlar çıkarmak mümkün. Bugün Rusya ile ikili ilişkilerin düzeyinin çok yüksek olması sevindiricidir. Ancak ikili çerçevenin ötesinde onunla güvenlik politikası alanında çok taraflı bir işbirliğine girişmekten kaçınmak gerekir. Örneğin ŞİT’ye Pakistan ve İran gibi gözlemci olarak katılmamız zannedersem isabetli olmaz. ŞİT politikamızın temel istikametine uymuyor.
Yazarın Tüm Yazıları