24 Nisan referandumundan ve 1 Mayıs’ta Kıbrıs’ın AB üyesi olmasından sonra KKTC uzun süreceğe benzeyen yeni bir geçiş dönemine girdi.
Kuzey Kıbrıs da artık AB’nin bir parçası oldu, aslen Kıbrıslı Türkler de AB vatandaşlığını elde ettiler. Fakat Kıbrıs’ı AB’de Güney Kıbrıs tek başına temsil ettiği ve müktesebatın Kuzey’de uygulanması askıya alındığı için, KKTC statüsünün tanınmamasından doğan kıskaçlardan kolay kolay kurtulamıyor.
Kıbrıslı Türkler hayale kapılmıyorlar. Bir çözüme varılmadıkça izolasyonlarını azaltacak önlemlerin ancak bir ölçüde sıkıntılarına çare teşkil edeceğini biliyorlar. Çözüm ise ufukta pek gözükmüyor. Annan Planı tekrar gündeme gelse bile Kıbrıslı Rumlar özlü değişiklikler üzerinde ısrar edeceklerdir.
Hatta zamanla kendi tezlerine daha yakın bir bütünleşme sürecini gerçekleştirmeyi amaçlamaları daha olası gözüküyor. Kıbrıs, AB üyesi olmadan önce Aralık 2002’de ve Mart 2003’te kaçırılan fırsatların bedelinin ağır olacağını tahmin etmek zor değildi.
***
Bu gözlemlerden hareketle Kıbrıs Türklerinin referandumda olumlu oy vermelerinin pek büyük yarar sağlamadığı söylenebilir mi? Kesinlikle hayır; çünkü önemli kazanımlar elde edildi. Kıbrıslı Türkler uluslararası toplum tarafından dışlanmaktan kurtuldular.
ABD, AB ve Müslüman ülkeler tarafından geçerli bir muhatap olarak kabul edildiler. AB ilk aşamada Yeşil Hat Tüzüğü’nü oluşturdu. Tüzüğe göre Kuzey’de yerli veya ithal hammaddelerden üretilen mallar Güney’e ve oradan AB’ye ihraç edilebilecek.
Güney’e gelen turistler Kuzey’e, Kuzey’e gelenler Güney’e gidebilecekler. Tüzük Güney’e mal satışını kolaylaştıracak, ancak Güney’den AB’ye ihracat çifte KDV ve çifte gelir vergisi ödenmesini gerektirecek. KKTC’nin politik ve ekonomik açıdan asıl ihtiyacı, AB ile direkt ticaret yolunun açılmasıdır.Bu amaçla AB Komisyonu’nun hazırladığı önlemler paketi eylülde konseyin onayına sunulacak.
Güney Kıbrıs ise direkt ticareti önlemek gayretinde. Bir yandan AB’deki hukuk karmaşasını körüklerken, diğer yandan Güney üzerinden ticareti cazip hale getirmek için ticari araçlara geçiş izni veriyor ve Kuzey’e sevk edilmek üzere Güney’e gelen ürünleri KDV’den muaf tutuyor.
***
24 Nisan referandumunda KKTC halkının olumlu oy vermesinin AB ile üyelik müzakereleri yolunda Türkiye’nin önündeki en çetin engeli kaldırdığını da unutmamak lazım. Kaldı ki referandumdaki oyun bir yan etkisi daha oluşmak üzere. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) eylül başında bir duruşma yapılacak.
Bu duruşmada, referandum sonuçları ışığında, Türk askeri birliklerinin KKTC’de bulunması nedeniyle mülkiyet haklarının ihlalinden Türkiye’nin hálá sorumlu tutulup tutulamayacağı saptanacak. Eğer duruşma Türkiye lehine neticelenirse 24 Nisan’dan sonrası için mülkiyet hakkının kullanılamamasından ötürü zararların tazmini Türkiye’den istenemeyecek.
AİHM ayrıca 24 Nisan’a kadarki tazminat davalarının KKTC’de kurulan tazmin komisyonlarına havale edilmesine imkán verecek koşulların yerine getirilip getirilmediğini inceleyecek.
***
Demek oluyor ki referandumdaki olumlu oyu ile KKTC halkı, kendisi için sınırlı kazanımlar elde etmişse de, Türkiye’ye büyük bir avantaj sağlamış ve siyasi ve hukuki yükünü azaltmıştır.
Türkiye’nin şimdi yapması gereken, uzun süreli ve yaratıcı bir politik stratejiyle Kuzey Kıbrıs’ın önünü açmaktır.