Paylaş
TÜRKİYE'de bakanların kendiliklerinden istifa ettikleri çok sık görülmez. Hakkında oldukça yaygın iddialar bulunan, kamuoyunca şaibeli olarak algılanan, prestij ve güvenilirliklerini yitirmiş veya yeteneksizlikleri ayyuka çıkmış bakanların koltuklarına son dakikaya kadar yapıştıklarını az görmedik. Liderler açısından ise parti içi ve koalisyonlarda partiler arasında dengelerin korunmasına verilen öncelik, hizmet kaygusunun çok kere önüne geçer.
***
Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik, tam aksine inandığı fikirler ve prensipler uğruna istifayı yeğleyen bir istisna. Dış politika ve uluslararası müzakere deneyimi olan, kavramlaştırma yeteneğine sahip bir bakandan hükümet şimdi yoksun kalacak. Fakat ne görüyoruz? Üzüntü ifade edileceği yerde, ‘‘Bir bakan gider, bir bakan gelir’’, ‘‘Nöbet değişimi’’ gibi ciddi devlet anlayışıyla bağdaşmayan açıklamalar yapılıyor. Bunlar hüsran verici tepkiler. Sandıktan çıkan herkesin bakan olabileceği inancı devletin yıllardan beri yozlaşmasının en önemli nedenlerinden biridir.
***
İrtemçelik'in düş kırıklıkları birbirini izledi. İlk önce kendisine AB ile ilişkiler alanında sorumluluk verildi, fakat görevini yapması için gereken olasılıklardan mahrum bırakıldı. Buna rağmen, Türkiye'nin AB politikasına en kritik anda en olumlu katkıyı o yaptı. 10 Aralık 1999 tarihinde, AB Helsinki Zirvesi'nin sonuçları Ankara'ya ulaştığı zaman, Başbakan, Dışişleri Bakanlığı'nın teknik raporunun etkisi altında kalarak, Türkiye'ye önerilen adaylığı reddetmek eğilimi içine girmişti. Bu şekilde hareket etmenin zirve sonuçlarını değiştirmeyeceğini ve sadece Türkiye'ye tarihi bir fırsat kaçırtacağını İrtemçelik'ten başka savunan olmadı. Cumhurbaşkanı'nın da müdahalesiyle vahim bir hatadan son dakikada geri dönüldü.
***
Helsinki'den sonra AB üyeliğine hazırlık süreci süratle bir yönetimsel yapılanmayı gerektiriyordu. Birçok bakanlık ve kuruluşu kapsayan çalışma ve faaliyetlerin eşgüdümü sorumluluğunun, diğer aday ülkelerde yapıldığı gibi, Başbakanlığa bağlı bir devlet bakanına verilmesi beklenirdi. Öyle olmadı, ocak ayı sonunda yayımlanan bir Başbakanlık genelgesiyle, Dışişleri Bakanlığı'na ağırlıklı rol tanıyan garip bir troyka sistemi ihdas edildi. İrtemçelik bunun yürümeyeceğini derhal anladığı için, üçlü yönetimde yer almayı kabul etmedi. Nitekim, dört aylık bir vakit kaybından sonra şimdi İrtemçelik'in ilk önerdiği yapılanmayı öngören bir kanun taslağı Bakanlar Kurulu'na sevk edilmiş bulunuyor.
***
İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı olarak İrtemçelik'in çabaları ve getirdiği yeni anlayış, kamuoyunun özellikle takdirini kazandı. Tabuları bir tarafa bırakan bir söylem kullanmaktan kaçınmadı, sivil toplumla ilk defa özlü bir diyalog başlattı, insan haklarının korunması için gerekli kurumsallaşmayı hızlandırdı, devletin nihayet bireye elini uzattığını göstermek istedi. Bir vali, ‘‘insan hakları insanlar içindir’’ deyince tek tepki gösteren ve valiyi kınayan o oldu. Fakat kısa sürede uygulanmak üzere büyük emekle hazırladığı demokratikleşme programına Başbakan ilgi göstermedi.
***
Cumhurbaşkanlığı seçiminde sergilenen prensipsizlik ve siyasal fırsatçılık, İrtemçelik için bardağı taşıran son damla idi. 5+5 formülünü kabul ettirmek amacıyla kullanılan yöntemleri içine sindiremedi.
***
İrtemçelik inandığı fikirlerden ödün vermek ve kişiliğini ezdirmek istememiştir. Politik cesaretini kutlamak gerekir. İstifası vicdanına ve devlete saygısının bir göstergesidir, tıpkı 1991'de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'ın yaptığı gibi. İşgal ettikleri makamların şatafatına kapılmayanların daha sonra önemli mevkilere geldikleri de unutulmamalıdır.
Paylaş