Obama mı McCain mi?

DENVER Colorado’da geçen hafta yapılan Demokrat Parti Kurultayı her bakımdan son derece etkileyici ve hatta heyecan vericiydi.

Hemen hepsi çok iyi hatip olan Hillary Clinton, Bill Clinton, Başkan Yardımcısı adayı Joe Biden, Michelle Obama, eski Başkan Yardımcısı Al Gore ve en sonunda Obama’nın kendisi stadyumda bir araya gelen 80.000 kişiyi duygulandıran ve coşturan konuşmalar yaptılar. Daha önce soyut konuştuğu için eleştirilen Obama, bu defa, seçildiği takdirde güdeceği politikaların somut unsurlarını özellikle açıklamak lüzumunu duydu ve daha çok ekonomi, enerji, sosyal programlar, küresel ısınma ve eğitim üzerinde odaklanmayı tercih etti.

*

Orta sınıfı yılda 5 milyon doların altında geliri olanlar diye tarif eden Cumhuriyetçi başkan adayı McCain ile alay ederek, Bill Clinton döneminde 23 milyon kişiye iş yaratıldığını, bugün ise işsizliğin had safhaya vardığını, Bush yönetiminin büyük şirketlere vergi muafiyetleri tanırken orta sınıfı tamamen ihmal ettiğini, kendisinin ise çalışan ailelerin %95’inin vergilerini indireceğini, 10 yıl içinde 150 milyar dolar harcayarak yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştireceğini ve ABD’nin Ortadoğu petrolüne bağımlılığını azaltacağını, sağlık sigortalarının kapsamını genişleteceğini, eğitim düzeyini yükselteceğini, büyük şirketlerin az vergi ödemelerine elverişli mevzuatı değiştireceğini açıkladı.

*

Kurultayda en dikkati çeken konuşmalardan biri de bence Al Gore’un konuşmasıydı. Al Gore, hatırlanacağı gibi, 2000 yılındaki seçimlerde George Bush ile başa baş giderken tartışmalı bir sayım sonucunda yenilmişti. Gore’a göre o tarihte Demokratlar kazanmış olsaydı Amerika Irak bataklığına saplanmayacak, Usame Bin Ladin yakalanıncaya kadar takip edilecek, bugünkü vahim ekonomik buhranın içine düşülmeyecek, Anayasa’ya saygısızlık gösterilmeyecek, ırk, din, cinsiyet ve cinsel tercihe bakılmaksızın bütün Amerikalıların hakları korunacaktı. İklim krizi, inkár edileceğine çözüme kavuşturulacaktı. Gore, bugün Amerika’nın Obama gibi bir başkana ihtiyacı aşikár iken, Bush’un politikalarını sürdürecek olan McCain ile Obama’nın kamuoyu araştırmalarında hálá başa baş gitmelerinin nedenini şöyle izah ediyor:

*

"Bugün Çin’den borç aldığımız para ile Ortadoğu’dan petrol ithal ediyoruz ve onu yakarak medeniyetimizi tahrip ediyoruz. Petrol şirketlerinin kárları ve petrol fiyatları tavana vurdu ve her zamankinden daha çok kirli ve tehlikeli fosil yakıtlara muhtaç hale geldik... Birçok bilim adamı Kuzey Kutbu’ndaki buz tabakasının yeni başkanın dört yıllık görev süresi içinde yok olabileceğini düşünüyorlar... Savunma uzmanlarımız iklim mültecilerinin ciddi siyasi istikrarsızlıklara yol açabileceği uyarısında bulunuyorlar."Gore, bütün bu gerçeklere rağmen, McCain’in oy gücünü koruyabilmesinin, statükocuların Obama’yı kendi bencil menfaatleri açısından bir tehdit olarak algılamalarından ileri geldiğini vurguluyor.

*

Al Gore’un değerlendirmelerine katılmamak zor. Normal olarak Obama’nın gençliği, entelektüel kapasitesi, dengeli görüşleri, insani ve sosyal hassasiyetleri, Biden gibi dış politikada geniş tecrübe sahibi yardımcısı ile tükenmiş bir insan intibaını veren ve bazı karakter ve mizaç sorunları olan McCain’den çok daha fazla destek görmesi gerekirdi. Üstelik Obama’yı dış politikada deneyimsiz olmakla itham eden McCain, Alaska Valisi Sarah Palin’in şahsında çok muhafazakár ve dış politikada Obama’dan çok daha deneyimsiz bir başkan yardımcısı seçti. Oysa, artık 72 yaşına geldiğine göre, önümüzdeki yıllarda başkan olma ihtimali fazlalaşan yardımcısının daha deneyimli olmasına öncelik vermeliydi.

*

Türkiye açısından başkanlık seçimlerine baktığımızda hem Obama’nın hem de yardımcısı Joe Biden’in Ermeni lobisine vaatlerini göz önünde tutmamak mümkün değil. Ne var ki, dünyadaki istikrarsızlığın başlıca sorumlusu olan Bush yönetiminin politikalarının devam etmesinin Türkiye’nin yararına olmayacağı da muhakkak.
Yazarın Tüm Yazıları