Paylaş
14-15 Aralık tarihlerinde bakanlar düzeyinde toplanan NATO Konseyi'nde, AB Nice Zirvesi sonuçları ışığında NATO ile AB arasındaki güvenlik denklem ve işbirliğinin temel parametrelerinin belirlenmesi bekleniyordu. Türkiye'nin başarılı direnişi sonucunda NATO ve AB arasındaki uzlaşma son şeklini almadı ve mesele ertelenmiş oldu.
***
Avrupa Savunma ve Güvenlik Kimliği (ASGK) çerçevesinde Türkiye'nin konumu AB üyelik sürecinin diğer yönlerine oranla neredeyse daha fazla tartışmalara yol açtı. Her zamanki gibi ‘‘kıyamet günü’’ senaryoları bol bol üretildi.
***
İleri sürülen bir iddia şu: Türkiye, ASGK'nın karar mekanizmasına katılmayacak, fakat gıyabında kararlaştırılan operasyonlara kuvvet tahsis etmek ve üslerini ASGK emrine vermek mecburiyetinde kalacak. Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Türkiye ancak kendi iradesi ile operasyonlara katıldığı takdirde yükümlülük altına girer. Türkiye'nin NATO içindeki taahhütleri sadece kolektif savunmaya ilişkindir. ASGK operasyonları ise tamamen değişik nitelikte.
***
İkinci bir iddaaya göre ASGK, Kıbrıs'ta Türkiye'nin çıkarlarını tehdit edecek bir harekáta girişebilir. Sanki Avrupa Birliği, Türkiye'ye karşı kurulmuş bir koalisyon! AB üyelerinin Türkiye'nin NATO içinde müttefikleri olduğu unutuluyor. Şayet onların bize karşı bir operasyon yürütmelerinden endişe duyacak hale geldik ise NATO'da bir saniye bile durmamak gerekir. Hayal gücünü marazi ölçüde zorlamak pek inandırıcı olmuyor.
***
NATO ile AB arasında öngörülen düzenlemelere gelince, Türkiye ASGK'nın NATO kapasite ve kolaylıklarından yararlanarak yürüteceği operasyonlarda bütün planlama ve uygulama aşamalarına özlü olarak katılmakta ısrar ediyor. Aslında AB, NATO'nun desteğini talep edince Türkiye'nin otomatik olarak bu destekle yürütülecek operasyonlara ve günlük harekát yönetimine katılmak hakkı var. Kriz zamanlarında AB ile AB üyesi olmayan NATO ülkeleri arasındaki danışmanlar da sıklaştırılacak. Türkiye'nin itirazları daha çok operasyonlardan önceki planlama aşaması üzerinde yoğunlaşıyor. ASGK bu safhada Türkiye'nin katılımı olmadan NATO'nun tüm planlama olanaklarından yararlanabilecek. Ayrıca daha önceden belirlenmiş NATO kapasite ve kolaylıklarından istifade edeceği varsayımına yer veriliyor. Türkiye ise bu düzenlemeleri, 1999 NATO zirvesinde alınan kararlarla uyumlu görmüyor.
***
Türkiye, NATO Konseyi'nde alınması öngörülen kararları erteledi. Ancak önemli olan bundan sonraki gelişmeler ve Türkiye'nin direnişini nereye kadar götüreceği. Bazı ek ödünler koparılabilirse de bunların Türkiye'nin bütün istek ve kaygılarını karşılayacak boyutlarda olmasını beklemek gerçekçi olmaz. AB ülkelerine sürekli problem yaratan bir ülke olduğumuz intibaını şimdiden vermek ayrıca üyelik sürecini olumsuz yönde etkileyebilir. Dozu büyük bir dikkatle saptamalıyız.
***
ASGK konusunda, Türkiye'nin bir ateş çemberi içinde olduğu, kurulacak ‘‘acil müdahale gücü’’ için öngörülen senaryoların büyük çoğunluğunun Türkiye'nin jeopolitik alanını etkilediği de haklı olarak öne sürülüyor. Ancak yine de bu varsayım gerçekçi bir açıdan irdelenmelidir. Olası senaryolara kısaca göz atalım: Avrupa'da ASGK'nın bir operasyon yürütmesi ihtimalinin çok azaldığı söylenebilir. AB, bütün Balkan ülkelerine, Yugoslavya dahil, uzun sürede AB üyeliği kapısını açtığına göre bu ülkelerin bundan sonra delilik yapmaları ihtimali azalmıştır. Ortadoğu'ya gelince, ABD orada işi AB'ye nasıl olsa bırakmaz. Kafkasya'da bir operasyon olasılığı çıkabilir, fakat petrol kaynakları nedeniyle ABD yine işe karışır. Kaldı ki bu bölgede Rusya faktörü göz ardı edilemez.
***
ASGK'nın önemini küçümsemeyelim. Fakat abartmayalım. Asıl rolümüzü AB'ye üye olduktan sonra oynayacağımızı da hiç hatırdan çıkarmayalım.
Paylaş