İlter Türkmen:Mevzuat çelişkileri ve yetki çatışmaları

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Eskiden çok kullanılan bir deyim vardı: ‘‘Türkiye büyük devlet olacak, fakat mevzuat müsait değil.’’ Gerçekten çağdaşlığa uymayan kanunların toplumun gelişmesini engellediği inkár edilemez. Mevzuattan kaynaklanan bir diğer tıkanıklık, kamu kuruluşlarının görev alanlarındaki belirsizliğin yetki karmaşasına yol açmasıdır. Özerk yetkilere sahip kurumların kendi başlarına buyruk oldukları, uzmanlık alanlarının dışına taşmak hevesine kapıldıkları sık sık görülüyor.

Prensip bakımından, yargı hariç, hükümetin siyasal kontrolü dışında kurumların mevcut bulunmaması gerekir. Esrarengiz ‘‘derin devlet’’ kavramı, aslında kurumlar üzerinde politik denetimin elden kaçmış olduğunu simgelemektedir.

***

Yetki çatışmalarının en çarpıcı bir örneğini, iki hafta önce bu gazetedeki köşesinde Sedat Ergin kamuoyunun dikkatine getirdi. Konu son derece önemli: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun (KTVKK) Boğazlar'ın güvenliğini ilgilendiren hayati bir projeyi bloke etmesi.

Boğazlar'dan son yıllarda geçen gemilerin sayısında ve tonajında görülen artış, özellikle İstanbul Boğazı bölgesi için büyük bir tehlike yarattığından geçişleri düzenleyen yeni tüzükler çıkarıldı. Ancak teknik donatım yetersiz olduğundan bu düzenlemeler etkin bir şekilde uygulanamıyordu. Emekli Oramiral Güven Erkaya ve ekibi tarafından yoğun çalışmalar sonunda hazırlanan ‘‘Türk Boğazları Gemi Trafik Yönetim ve Bilgi Sistemi’’ (TÜRBO GTYBS), Boğazlar'daki trafiğin azami güvenlik içinde yönetilmesini amaçlamaktaydı. Projenin uygulanması için iki ihale hazırlandı. Teknik donatımı kapsayan birinci ihalede güçlük çıkmadı. Buna karşın Bayındırlık Bakanlığı'nca üstlenilecek olan altyapı inşaat işlerinde KTVKK'nın olumlu görüşü arandığından, bu kurulun menfi mütalaa vermesi üzerine, projenin tamamı askıya alındı.

İstanbul 2 numaralı KTVKK'sı, 8 adet trafik kontrol kulesinin SİT alanı bölgesinde olmasına itiraz ediyor. Oysa teknik bakımdan başka çare yok ve üstelik bu kulelerden sadece üç tanesi denizden görülecek. İstanbul'un siluetini katleden inşaatlar durdurulamazken KTVKK'nın estetik hassasiyetini anlamak zor. Proje sayesinde vahim kazaların önlenmesi, İstanbul ve Boğazı için daha önemli değil mi?

KTVKK, ayrıca kendi görev alanı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan iki konuda da görüş belirtmekte kendini serbest addediyor. Birincisi, kurul radar kulelerini gereksiz kılacak daha ileri bir teknoloji öneriyor. Oysa bu teknolojinin yetersiz olduğu daha evvel saptanmış. İkincisi, kurul projenin Bakü-Ceyhan boru hattının gerçekleştirilmesini tehlikeye düşüreceğini iddia ediyor! Milli Güvenlik Kurulu ve Dışişleri Bakanlığı bu politik inceliği düşünemediler mi?

Kurulun kararının uluslararası sakıncaları da son derece ciddi. Uluslararası Denizcilik Örgütü'nde Rusya ve Yunanistan'ın Türkiye'nin egemenlik haklarını kısıtlayıcı nitelikte yaptıkları girişimler Türkiye'nin 2000 yılına kadar GTYBS'yi gerçekleştirmek yükümlülüğü altına girmesi ile önlenebilmişti. Diğer taraftan, unutmamak gerekir ki, Möntrö Sözleşmesi ticaret gemilerinin yüklerinin yasaklanması veya kısıtlanması hakkını Türkiye'ye vermediğinden tankerlerin geçişini tahdit etmek mümkün değildir.

***

Şimdi ne olacak? Denizcilik Müsteşarlığı, KTVKK'nın görüşüne karşı yargı yoluna başvuruyor, fakat bu süreç çok vakit alabilir ve projenin zamanında bitirilmesi tehlikeye düşer. En iyisi, hükümetin müdahale ederek iki kurum arasındaki ihtilafın çözümlenmesine yardımcı olmasıdır.

Kamu kuruluşlarının çizmeden yukarı çıkması ne kadar sakıncalı! Herkes kendi bildiği işe baksa çok daha iyi olur.



Yazarın Tüm Yazıları