MUAMMA diyorum, çünkü KKTC ile imzalanan ve Türkiye'nin resmi AB politikasına taban tabana zıt nitelikteki ‘‘Gümrük Birliği Çerçeve Anlaşması’’nın hangi akla hizmet ettiğini birçokları gibi ben de anlamakta sıkıntı çekiyorum.
Zaten olayların seyri de biraz esrarengiz. İlk önce bir ‘‘Gümrük Birliği Anlaşması’’ imzalanacaktı, son dakikada yapılan değişiklikle başlığa ‘‘Çerçeve’’ sözcüğü sokuldu ve bu suretle bir ricat kapısı açıldı. Anlaşmanın metni de açıklanmadı. Ancak bildiğim kadarı ile anlaşma bir hayli kapsamlı ve onay için TBMM'ye sunulması öngörülüyor. KTTC onay işlemlerine başladı bile.
* * *
Fikir aslında yeni değil. 1990'lı yılların başında, Güney Kıbrıs'ın üyelik başvurusu AB tarafından kabul edilirse, Türkiye ile KKTC arasında Gümrük Birliği'ne gidilmesi kararlaştırılmıştı. Kıbrıs Rum başvurusu kabul edildi, üyelik müzakereleri başladı, üyelik gerçekleşti, fakat hiçbir şey yapılmadı. Arada başka yaptırımların da gündeme geldiğini hatırlıyoruz. 57'nci Hükümet'in Dışişleri Bakanı, Güney Kıbrıs AB üyesi olduğu takdirde ‘‘Tepkimizin sınırı olmaz’’ demişti. Bir başka bakan şahinliği daha da ileri götürerek sadece Kuzey Kıbrıs'ı değil, fakat Güney Kıbrıs'ı da ilhak edebileceğimizi Avrupa Konseyi'nde ima etmişti. Egoyu okşayacak parlak manşetler üretmekten başka bir işe yaramayan, fakat diplomasinin inandırıcılığını yitiren boş söylemler... Hiçbiri gerçekleşmedi.
* * *
KKTC ile Gümrük Birliği projesinin şimdiye kadar rafa kaldırılmış olması boşuna değildi. Türkiye 1996'dan beri AB ile bir Gümrük Birliği içinde bulunuyor. Sınai ürünler için karşılıklı olarak gümrük vergileri ve miktar kısıtlamaları kaldırıldı. Üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanıyor. Birliğin tarımı, hizmetleri ve kamu ihalelerini de kapsaması için çalışmalar sürüyor. Türkiye, değil Gümrük Birliği, fakat AB'nin anlaşma yapmadığı ülkelerle serbest ticaret anlaşması bile akdedemez. Türkiye'ye üçüncü ülkelerden gelen mallar vergi ödendiğine dair ‘‘dolaşım belgesi’’ olmaksızın AB ülkelerine ihraç edilemez. Ortak gümrük tarifesinden daha düşük vergi tahsil etmek Gümrük Birliği Anlaşması'na aykırıdır. Kaldı ki Mayıs 2004'te Güney Kıbrıs AB'ye tam üye olunca Türkiye ile arasında otomatik olarak Gümrük Birliği uygulaması başlayacak. Asıl sorun bu. O zamana kadar Kıbrıs'ta bir çözüme varılamazsa KKTC ile serbest ticaret Güney Kıbrıs'ın onayı ile ancak Güney'deki limanlar üzerinden yapılabilecek.
* * *
Mesele son derece basit. Bırakın AB üyeliğini, KKTC ile Gümrük Birliği AB ile bugünkü kurumsal ilişkilerimiz nedeniyle kesinlikle hayata geçirilemez. Peki nasıl oluyor da bu kadar vahim bir hata yapılabiliyor? Zannediyorum ki, yine örneklerini daha önce de gördüğümüz, inat ve işgüzarlık karışımı talihsiz bir bürokratik girişim karşısındayız. Fakat daha vahimi siyasi sorumluluk taşıyanların hata yapıldığını fark etmemiş olmalarıdır. Derin devlet dediğimiz işte bu: Siyasi iktidara rağmen veya onun zaafından, deneyimsizliğinden, tereddütlerinden, belki de bilinçsizliğinden yararlanılarak politika üretilmesi ve uygulanması. Sonra da bunun ismi altı çizile çizile ‘‘devlet politikası’’ oluyor. İş bu kadarla da kalmıyor. Ok yaydan çıktıktan sonra ‘‘Artık geri adım atamayız’’ görüşü yerleşiyor. Bazen de ‘‘ayıp olmasın’’ veya ‘‘kimse alınmasın’’ diye hatalar tamir edilemiyor. Özellikle Kıbrıs politikamızdaki bocalamanın başlıca nedeni bu değil mi?