HAFTA başında bir TÜSİAD heyetinin KKTC’ye yaptığı kısa ziyarete ben de katıldım. Ziyaretin esas amacı, 17 Aralık’ta AB Konseyi’nin üyelik müzakereleri konusunda alacağı karardan önce TÜSİAD’ın çok sayıda üye ülkenin iş ve siyaset adamları ile yapacağı temaslarda Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik sorunlarının da dile getirilmesini sağlayacak bilgileri ilk elden toplamaktı.
Heyet KKTC Başbakanı, Meclis Başkanı ve Dışişleri Bakanı ile görüştüğü gibi Kıbrıs Türk ve Rum işadamlarını bir araya getiren toplantılara katıldı. Ben burada ziyaret sırasında edindiğim kişisel izlenimlerimi yansıtmak istiyorum.
KKTC halen oldukça karmaşık bir siyasi, ekonomik ve toplumsal ortam içinde bulunuyor. Siyasi açıdan durum parlak olmaktan uzak. Hükümet Meclis’te çoğunluğunu kaybetmiş. Bırakın 2005 bütçesini, 2004 bütçesi bile onaylanmamış. Hükümet istifa zorunda kalır ve 60 gün içinde yenisi kurulamazsa seçimlere gitmekten başka çare kalmayacak, fakat seçimlerin daha iyi bir denklemle sonuçlanması galiba o kadar kolay değil.
Diğer taraftan KKTC’nin direkt ticaret yapmasına imkán verecek tüzük AB’den bir türlü çıkmıyor.
KKTC halkı 24 Nisan’da referanduma verdiği olumlu oya rağmen izolasyonuna son verileceği yolundaki vaatlerin yerine getirilmemesinden şikáyetçi. Yine de bazı siyasi liderler Annan Planı çerçevesinde bir çözüm umudunu muhafaza ediyorlar. Hatta, planda Güney Kıbrıs’ı tatmin edebilecek sınırlı ayarlamalara karşı değiller. Bu değişikliklerin bazıları güvenlik düzenlemelerine ilişkin.
Ambargolar bir türlü kalkmıyorsa da KKTC ekonomisi referandumdan sonra büyük bir hamle içinde. 2003 sonunda 5.600 ABD Doları olan kişi başına düşen yıllık gelirin 2004 sonunda 7.510 dolara çıkması bekleniyor.
Bu büyük sıçramanın bir nedeni turizm alanındaki büyüme. Güney Kıbrıs’a gelen AB’li turistler gerek günü birliğine gerek daha uzun süre için artık Kuzey’e geçebildiklerinden turist sayısında %26’lık bir artış var. Türkiye’den yatırımlar başlamış. Halen 11.700 olan yatak sayısı (Güney Kıbrıs’ta 110.000) gelecek yıl 16.000’e çıkacak.
Yıllık gelirin artmasının bir başka nedeni Annan Planı’nın taşınmazlara ilişkin hükümlerine güvenerek yabancıların gayrimenkul satın almaları ve bunun yarattığı inşaat sektöründeki patlama. AB üyeliğinin kısıtlamaları yüzünden Güney Kıbrıs’taki ‘off shore’ hizmetlerin kısmen Kuzey’e kayacağı da tahmin ediliyor.
Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı AB’ye yükümlülükleri çerçevesinde Gümrük Birliği çerçevesine alması KKTC’li işadamlarını kaygılandırmış. Türkiye ile Güney Kıbrıs arasındaki ticaret KKTC şirketleri aracılığıyla yürütülmediği takdirde ekonominin bundan zarar göreceğini düşünüyorlar.
Buna karşılık gerek Gümrük Birliği’nin gerek üyelik sürecinin zorlaması ile Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanımak mecburiyetinde kalacağını öngörüyorlar ve bunu fazla yadırgamıyorlar.
Toplumsal alanda ise bir gelişme çok dikkat çekici. Kıbrıslı Türkler şimdi kendilerini AB vatandaşı olarak algılıyorlar. Hemen hepsi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ pasaportuna sahipler. Kendilerine çok daha fazla güven duyuyorlar. Türkiye’ye bakışlarında da bir değişikliğin emareleri görülüyor. Daha eleştirel davranıyorlar, kendi kaderlerinin tayininde daha bağımsız hareket etmek eğilimi içindeler.
KKTC anlamlı bir evrim içinde. Türkiye bu evrimi iyi değerlendirerek politikasını bugünkü gerçeklere uyarlamalıdır.