Kıbrıs'ta son perde

KKTC'de inanılmaz bir dram yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Denktaş bir yandan Türk hükümetinin baskısı ile Rumlarla müzakereleri devam ettiriyor, diğer yandan New York mutabakatından kaçmak için her türlü çareyi araştırıyor.

İlk hedefi mümkünse BM Genel Sekreteri'nin son şeklini vereceği planı referanduma sunmak taahhüdünden kendisini ve Türkiye'yi bir şekilde sıyırmak. Referandum kaçınılmaz hale gelirse KKTC halkının ‘‘hayır’’ cevabı vermesini sağlamak.

Bunda başarılı olamazsa son çare olarak halkın iradesini bloke etmeye çalışmak. Nitekim plana ilişkin bir değişiklik önerisinde, referandumlar planın onaylanması ile sonuçlanırsa, bu onayların ayrıca iki taraf meclislerince teyit edilmesini ve arkasından iki lider tarafından imzalanmasını talep etti.

***

Denktaş,
içtenlikle inandığı mücadelesini KKTC'de ve Türkiye'de sürdürürken bütün karizmasını, bütün siyaset ve hitabet yeteneklerini kullanıyor. Daha çok Türkiye'de sloganları fikirlere ve gerçeklere tercih eden kalabalıklar buluyor ve onları büyülüyor. Onu dinledikten sonra artık düşünmek ihtiyacını duymuyorlar.

Türkiye'de hükümet BM Genel Sekreteri'ne verdiği sözü tutmak gerektiğinin farkında. AB takviminin kıskacını gittikçe daha fazla hissediyor. Kıbrıs meselesi çözümlenmezse veya Annan planını reddeden taraf KKTC olursa AB politikasının tamamen çökeceğini ve 2004 yılı sonunda çok ağır bir politik ve ekonomik krizle karşılacağını bilmemesi mümkün değil.

Kapalı kapılar arkasında AB'li muhataplarına ve BM temsilcilerine her türlü teminatı veriyor. Fakat kurumsal destekten pek yararlanamadığı için söylemlerinde net bir tutum içinde olamıyor. Belki de 28 Mart seçimlerinden sonra daha kararlı davranacak.

Kıbrıs'ın güneyinde son kamuoyu yoklamalarına göre, halkın büyük çoğunluğu referandumda ‘‘hayır’’ demek eğilimde. Papadopulos ise AB'nin, ABD'nin ve Yunanistan'ın baskısı altında. Gerçi, referandumun sonucu ne olursa olsun Güney Kıbrıs, 1 Mayıs'ta AB'de tam üyesi sıfatı ile yerini alır, fakat Papadopulos'un çilesi bitmez.

***

AB içinde baskılar devam edecek, referandumun tekrarlanması istenecek, çözüm için alternatifler gündeme gelebilecek. Bu açmazda Papadopulos'un en büyük müttefiki bir anlamda Denktaş. Çözümsüzlüğün sorumluluğunu tek başına yüklenirse Papadopulos'a en büyük iyiliği yapmış olacak. Bu iyiliğin bedelini de KKTC halkı ve Türkiye öder.

Meselenin etrafında dönmemek lazım. Çok iyi biliyoruz ki sonunda Annan planında çok büyük değişiklikler yapılmayacak. Türk tarafının iki kesimliliğin kuvvetlendirilmesi için ileri sürdüğü ve büyük kısmı çok makul önerilerin bazıları kabul edilecek.

Rumların istekleri yönünde de bazı ayarlamalar yapılacak. Planın genel dengeleri fazla değişmeyecek. Kuşkusuz planın öngördüğü çözüm ideal değil. Üstelik çapraşık bir yapısı ve sistemi var. Uygulaması zor olacak.

Ancak Kıbrıs meselesi gibi karmaşık bir soruna başka türlü çözüm bulunamazdı. Ne olursa olsun planda önerilen çözüm, çözümsüzlükten veya 1960 antlaşmalarından kat kat iyidir. Kim ne derse desin, planın en iyi tarafı da çözümü AB çerçevesine oturtmasıdır.

***

Kıbrıs Türkleri ve Türkiye için en iyi opsiyon, referandumda her iki tarafın da çözüme ‘‘evet’’ demesidir. Türklerin ‘‘evet’’, Rumların hayır demesi, Kıbrıs Türkleri için değilse bile Türkiye için yine avantajlı olur.

Kıbrıs meselesi, AB üyelik sürecinde engel olmaktan kalkar. İngiltere Dışişleri Bakanı, geçenlerde Rumların olumsuz oy vermeleri halinde Güney Kıbrıs'ın bütün Kıbrıs'ı temsil edemeyeceğini söylemişti.

Fiilen öyle olacağı muhakkak. Siyasi bakımdan durum biraz daha çetrefil. AB'nin bu görüşe hemen katılması beklenemez. Nitekim Aralık 2002 Kopenhag zirvesinde, AB çözümsüzlük halinde, müktesebatının Kuzey Kıbrıs'ta uygulanamayacağını belirtmekle beraber Güney Kıbrıs hükümetinin bütün adayı temsil ettiği anlamına gelen bir karar kabul etmişti.

Fakat zamanla AB-KKTC ilişkileri tanıma gerektirmeyen bir düzenleme içinde gelişebilir ve sonunda iki ayrı devletin mevcudiyetini kabul etmekten başka çare olmadığı idrakine varılabilir. Özellikle Türkiye, zihinlerde bu evrimi kolaylaştıracak yaratıcı bir politika üretebilirse.
Yazarın Tüm Yazıları