KIBRIS'ta iki taraf da yeni oyun planları geliştiriyor. Mart 2003'te Kofi Annan ile Lahey toplantısından önce Güney Kıbrıs, adadaki statükoyu delmek için bazı açılımlar yapmaya hazırlanıyordu.
Fakat Türk tarafınca provokasyon olarak algılanmalarından kaygı duyan BM, o zaman bunları ertelettirmişti. Daha sonra geçen ayın 23'ünde, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, herkesi şaşırtarak, yeşil hattan karşılıklı geçişlere izin verdi ve Güney'in yönetimini hazırlıksız yakaladı. AB'nin olumsuz tepkilerinden çekinen Güney Kıbrıs, KKTC'nin siyasi otoritesinin tanınması anlamına gelmesine rağmen vatandaşlarının Kuzey'e geçişlerine engel olmadı. Türklerin Güney'e geçişlerine de izin verdi ve mukabil bazı güven artırıcı önlemler açıkladı. Başlayan süreçten artık iki taraf da kolay kolay geriye dönemez.
***
Denktaş'ın yaratıcı zekásının ürünü olan taktik şimdiye kadar her bakımdan başarılı oldu. KKTC içindeki siyasi gerginlik önemli ölçüde azaldı, adada bir buluşma ve barışma ortamı yaratıldı. Kıbrıs Türklerinin özgüveni kuvvetlendi. Denktaş, BM Genel Sekreteri'nin Güvenlik Konseyi raporunda çizdiği uzlaşmaz lider imajını düzeltme fırsatını buldu, her taraftan destek ve takdir topladı. Ne var ki, stratejik bir vizyonla tamamlanmadığı takdirde bu taktik hamlenin ne sonuç vereceği bu aşamada kestirilemiyor. Denktaş son konuşmalarında Annan planına dayalı bir çözüm arayaşını terk etmek eğiliminde olduğu intibaını verdi. Onun nazarında Güney Kıbrıs'ın AB'ye girmesiyle Enosis artık gerçekleşmiştir. Bu nedenle hiç değilse Kuzey Kıbrıs'ın Enosis dışında kalmasını sağlamak lazımdır. Büyük bir olasılıkla yeni yeni açılımlarla KKTC'nin meşruiyetini yavaş yavaş kabul ettirebileceğinin ve bu evrimle Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye ile aynı anda AB'ye girebileceğinin hesabını yapıyor. Ancak çözümsüzlük varsayımından hareket edilirse, Güney Kıbrıs'ın da bir oyun planı herhalde vardır. 2004 Mayıs'ında Güney Kıbrıs ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olarak bütün AB kurumlarında yerini alacaktır. O tarihten sonra bir çözümün ancak bu çerçeve içinde ve AB müktesebatının kuralları temelinde mümkün olduğunu rahatlıkla iddia edebilecektir. Bundan sonra takvim KKTC'nin değil, fakat Güney Kıbrıs'ın lehine işleyecektir.
***
Denktaş, Güney Kıbrıs'ın AB'ye girmesi ile 1960 Antlaşmaları'na aykırı olarak Enosis'in gerçekleştiği savında ne kadar haklı? Bu mesele hukukçular arasında sonsuza dek tartışılabilir. Önemli olan işin siyasi yönüdür. Enosis bütün adanın Yunanistan'a ilhakı tasavvuruydu. Şayet Güney Kıbrıs, AB'ye değil Yunanistan'a katılsaydı, biz de Kuzey'i ilhak ederdik, sonuç taksim olurdu ve mesele halledilirdi. Aslında gerçekleşen Türkiye için Enosis'ten çok daha kötü; çünkü AB'de şimdi hem iki Elen devleti var, hem de Rumlar AB'de bütün Kıbrıs'ı temsil ediyorlar. 12 Aralık'tan önce Annan planı parametreleri içinde bir çözüme varılsaydı bir Türk-Rum devleti AB üyesi olacaktı. Bunun bugünkünden daha kötü bir durum yaratmış olacağını iddia edebilmek için gerçekten büyük bir beyin akrobisisi gerekiyor.
***
KKTC'nin Türkiye ile beraber AB'ye girmesi projesi ise siyasi gerçekçilik ile bağdaşmıyor; çünkü Kıbrıs meselesi çözümlenmeden Türkiye'nin AB'ye üye olabileceğine inanmak ancak dini iman ile mümkündür. İtalya Başbakanı'nın İstanbul'da keyifli bir anında çözüm olmasa da Türkiye'nin AB'ye kabul edilebileceği yolunda söylediklerine kanmak saflığını göstermeyelim. Bırakın AB üyeliğini, Kıbrıs çözümlenmeden üyelik müzakerelerinin başlayabileceği bile son derece şüpheli. AB üyeliği için Kıbrıs'ta ödün mü vereceğiz diye kıyameti koparanların en zayıf tarafı, Türkiye AB'ye girsin veya girmesin, Kıbrıs için aynı bedelin ödeneceğini bir türlü anlayamamalarıdır. Kaldı ki Irak Savaşı'ndaki politik ve stratejik kayıptan sonra AB üyeliği Türkiye için her zamandan daha önemli olmuştur.
***
Irak krizinden Türkiye faydalı dersler çıkartmalıdır. Kararları son dakikaya kadar savsaklamanın bedeli çok ağırdır. Gerçek potansiyelin ötesinde güç hayallerine dalmak tehlikelidir. Kaçan fırsatlar bir daha kolay kolay geri gelmez. Türkiye 2004 yılında yeni ve daha büyük bir hasrana uğramak istemiyorsa, Kıbrıs sorununun nihayet çözümlenmesi ve AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması için gerekli diğer koşulların yerine getirilmesi amacı ile bütün enerjisini seferber etmelidir. İçeride ve dışarıda daha önemli bir dava yoktur.