KKTC İşadamları Derneği’nin (İŞAD) 9 Haziran tarihli basın bildirisi KKTC açısından bugünkü durumu çok güzel özetliyor: ‘Kıbrıs Türk halkının % 65’i çözüm ve AB’ye evet demiştir.
Kıbrıslı Türklerin barış için gösterdiği bu kararlılık, izolasyonların kaldırılması dinamiğini yaratmıştır. Ancak tanınmamış bir ülke ile ilişkilerde uluslararası hukuka ve AB yasalarına uygun davranma gereği, uygulamada zorluklara neden olmaktadır.
Yasal zemin, Kıbrıslı Rum politikacıların güçlük çıkarmasına müsaittir. Yeşil Hat tüzüğünün ve AB yardımlarının devreye girmesi, belirli bir zaman alacaktır. İzolasyonların kaldırılması, Kıbrıs’ın birleştirilmesi hedefine yönelikse desteklenecektir. KKTC’yi tanıtma hedefinin güdülmesi izolasyonların kaldırılma çabalarını olumsuz etkileyecektir.
Kıbrıs sorununun çözülmediği bir ortamda tüm çabalara rağmen ekonomimizin yeterince iyileşmesi ve diğer sorunlarımızın köklü olarak çözülmesi mümkün olmayacaktır. Bu nedenle Kıbrıslı Türkler olarak temel hedefimiz, çözüm ve AB vizyonundan şaşmamaktır.’
* * *
Gerçekçi bir değerlendirme. Ne var ki çözüm artık kolay değil. İŞAD’ın açıklaması yine haklı olarak Annan Planı’nın tekrar müzakereye açılmasının sakıncalı olacağını belirtiyor. İŞAD’a göre Annan Planı herhangi bir değişikliğe uğramadan 2004 Aralık’ından önce Rum tarafında ikinci kez referanduma sunulmalıdır.
İyi de Papadopulos buna hiç niyeti olmadığını BM’ye meydan okuyarak tekrarlayıp duruyor. Rum liderinin ikinci bir referandum için Annan Planı’nda özlü değişikliklerde ısrar edeceği kesin. Onun amacı zamanla mevcut ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ çerçevesinde temel felsefesi çok değişik bir çözümü sağlamak.
Zamanın kendi lehinde olduğuna inanıyor. Bu arada Kıbrıs’ın tümünü temsil etmenin bütün avantajlarına sahip. Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs’a ayrılan üyeliklerin tamamı Rumlara tahsis ediliyor.
* * *
Kıbrıs Türklerinin referandumda Annan Planı’nı onaylaması, Türkiye’nin AB üyeliği yolundaki ciddi bir engeli bertaraf etti. Fakat Türkiye açısından da çözümsüzlüğün ciddi sakıncaları var. Referandum nedeniyle ‘Loizidu’ davalarında Türkiye’nin bundan böyle sorumlu sayılmaya devam edip etmeyeceği belli değil.
Bir büyük güçlük de AB ile Gümrük Birliği’nden kaynaklanıyor. Türkiye’nin AB’ye katılan 10 ülkeyle de Gümrük Birliği uygulamasına geçmesi lazım. Buna ilişkin direktifleri içeren Bakanlar Kurulu kararında ise Kıbrıs dışarıda bırakıldı. Güney Kıbrıs’ın AB nezdindeki şiddetli itirazlarına neden olan bu tutumun sürdürülmesi imkánı yok.
Meseleyi halletmek için formül araştırılıyor. Amaç Güney Kıbrıs’ın tanınması sonucunu vermeyen bir çözüm şekli bulmak; çünkü Güney Kıbrıs’ın ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak hukuken tanınması anlamına gelecek bir formül, Kıbrıs meselesinin bütün parametrelerini Papadopulos’un istediği şekle dönüştürür.
* * *
Kıbrıs sorununda zamanın şimdilik Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin lehinde işlediği söylenemez. Uluslararası ilişkilerde ne yazık ki haklı olmak yetmiyor. Güney Kıbrıs üzerinde çok büyük bir baskı oluşturacak bir politika üretmek gerek. O da doğrusu kolay değil.