ANNAN Planı’na Türk tarafının olumlu, Rum tarafının ise olumsuz oy vermesi ile sonuçlanan referanduma rağmen Kıbrıs’ta çözüm arayışlarının yine de devam ettiğini görüyoruz.
Annan Planı’nı destekleyen Türklerin büyük bir kısmı, yıllardan beri karşıya karşıya kaldıkları güçlüklerin giderilmesi için alınacak önlemler ne kadar kapsamlı olursa olsun, bugünkü belirsiz siyasi ve hukuki durumun sürdürülmesinin kendilerine uzun vadede fayda getireceğine inanmıyor.
Bu nedenle Annan Planı’nın mümkünse güneyde ikinci kez referanduma sunulmasına taraftar. Peki buna imkán var mı? Galiba AKEL partisinin lideri Hristofias bazı koşullar yerine getirildiği takdirde böyle bir formüle yatkın. Koşulların birincisi, Annan Planı’nın uygulanmasının BM Güvenlik Konseyi’nce bir şekilde garanti edilmesi, başka bir deyimle referandumdan önce Konsey’de Rusya tarafından veto edilen karar tasarısının yeniden canlandırılması.
İkincisi, uygulamanın maliyetini karşılayacak dış kaynakların peşinen belirlenmesi. Hristofias aksi takdirde uygulama maliyetinin büyük kısmını çarnaçar yüklenecek olan Kıbrıs Rum yönetiminin iflasa sürükleneceğinden endişe ediyormuş. AKEL liderinin üzerinde durduğu üçüncü nokta, Garanti ve İttifak antlaşmalarının Rum-Yunan görüşleri yönünde değiştirilmesi, özellikle İttifak Antlaşması’nda 19 yıl veya Türkiye, AB’ye üye olduktan sonra da Türkiye ve Yunanistan’ın Ada’da az sayıda asker bulundurmalarını öngören hükmün kaldırılması.
***
Şekil açısından, ilk iki talep Türk tarafında yeni bir referandumu gerektirmez. Annan Planı’ndaki düzenlemeye göre Garanti ve İttifak antlaşmaları referandumlardan sonra imzalanacağından üçüncü nokta için de aynı şey söylenebilir. Ancak şekil meselesinin ötesinde işin özü var. Türkiye bugünkü içerikleri ile bile Garanti ve İttifak antlaşmalarından çok tatmin edilmiş değildi. Kaldı ki Hristofias ve Papadopulos aynı yaklaşım içinde değiller. Papadopulos maksimalist görüşlerinden kolay kolay vazgeçeceğe benzemez.
Çözüm arayışları bir tarafa, KKTC şimdiki halde referandum sonrası duruma uyum sağlamaya çalışıyor. Güney’den ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ pasaportu alan Türklerin sayısı 70 bine ulaşmış. İçlerinde Annan Planı’na ölesiye karşı çıkanlar da bol bol var. AB’nin Yeşil Hat konusunda yaptığı düzenleme çerçevesinde Güney’e gelen turistler Kuzey’e geçebilecekler. Kuzey’e gelen AB’li turistlerin Güney’e geçmesine Rum itirazları bertaraf edilmişe benziyor.
Magusa limanına AB bandıralı gemiler gelmeye başlamış. Kuzey’de yetişen veya yerli hammaddelerden imal edilen ürünler Güney’den ihraç edilebilecek. İki ay sonra aynı kolaylık, hammaddesi ithal edilen ürünler için de geçerli olacak. Kuzey Kıbrıs havalimanlarının uluslararası trafiğe açılması sorunu henüz halledilmedi. Ancak bu mesele çözümlense dahi fiyat handikapı devam edecek, Avrupa’dan Larnaka’ya uçmak Ercan’a uçmaktan daha ucuz olacak.
***
Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün sorumluluğunun Rumlara geçmesi, Türkiye’nin AB üyeliği sürecindeki önemli bir engeli bertaraf etti. Fakat çözümsüzlüğün Kıbrıs Türkleri için sonuçları konusunda aynı derecede iyimserlik bu aşamada mümkün gözükmüyor.
KKTC’de bugün bir azınlık hükümeti mevcut olduğu ve bu yüzden haziranda bir hükümet krizi çıkabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Kıbrıs sorunu KKTC’yi ve Türkiye’yi daha çok uğraştıracak.