Kıbrıs’ta mülkiyet sorunsalı

KIBRIS’ta bir çözümün başlıca dört unsuru var: Toprak, güvenlik, yönetim yapısı ve mülkiyet sorunu. Çözüme kadar bunlardan ilk üçünün askıda kalmasının sonuçları daha çok siyasi nitelikte.

Mülkiyet sorunu ise değişik. Çözüm geciktikçe ağırlıklı hukuki boyutu Türkiye’yi sürekli uğraştıracak.

Mesele Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvurularla ve Güney Kıbrıs tarafından resmen intikal ettirildikten sonra Türkiye ciddi bir kıskaç içine girdi. Avrupa Konseyi’nde üyeliğinin askıya alınması tehlikesi ile karşılaşınca 1996’da davasını kazanan Bayan Loizidu’ya Aralık 2003’te gecikme faizleriyle beraber önemli bir tazminat ödemek mecburiyetinde kaldı.

Fakat Loizidu davası buzulun sadece tepesiydi. Şimdi yüzlerce başvuru karar bekliyor. AİHM 1996 kararını emsal kabul ederse ödenecek toplam tazminat miktarının 20 milyar dolar civarında olabileceği tahmin ediliyor.

* * *

AİHM hem dosya sayısının gittikçe kabarmasının, hem de tazminat bedellerinin yol açacağı ağır mali yükün karşılanamamasının Avrupa Konseyi’ni açmaza sürükleyeceğini göz önünde bulundurarak 2001 yılında ilginç bir karar kabul etti. O tarihe kadar AİHM, bir davanın kendisine sunulması için yerel başvuru mercileri önündeki sürecin tamamlanmış olması kuralını Kıbrıs Rumlarına uygulamıyordu; çünkü bunun KKTC’nin hukuki varlığının tanınmasını anlamına geleceği görüşünü benimsiyordu.

2001 kararında ise değişik bir yaklaşımla, bireylerin haklarını koruyacaksa, bazı koşullarda, fiili otoritelerin yargı mercilerinin AİHM’ye başvurudan önce tüketilmesi gereken bir yerel çözüm mercii olabileceklerini kabul etti. KKTC’de tazmin komisyonlarının kurulması bu kararın sonucudur.

Şimdi AİHM önünde yüzlerce dosyanın ve bundan sonraki başvuruların akıbetini tayin edecek bir pilot dava var: Mahkeme Xenides-Arestis’in başvurusu hakkında bu ay veya mart ayında bir karara varacak. Başvuruyu kabul edeceği kesin; ancak başvurunun daha önce yerel merci olarak KKTC tazmin komisyonlarına havale edilip edilmeyeceğini de karara bağlayacak.

Bu konuda olumlu karar verebilmesi için bazı ön düzenlemelere ihtiyaç var. Tazmin komisyonlarının üyelerinin ve yöntemlerinin inandırıcı ve etkin olması gerekiyor: Komisyonların ilk üyelerine, Rumlara ait malları tasarrufları altında bulundurdukları için itiraz edildi. Üyeler değiştirildi. İkinci bir nokta, komisyona başka ülkelerden hukukçuların uzman olarak davet edilmesi. Üçüncüsü ise daha karmaşık. Şimdiki halde KKTC, komisyonlara tazminat için başvuranların mülkiyet haklarından vazgeçmelerini şart koşuyordu.

Oysa AİHM, Loizidu davasında tazminat ödenmesinin mülkiyet hakkını sona erdirmeyeceğini hükme bağlamıştı. Tazmin komisyonlarının hiç değilse Annan Planı’nda öngörüldüğü gibi kısmi mülk iadesi prensibini kabul etmesi bekleniyor.

* * *

AİHM’nin KKTC tazmin komisyonlarını ilk yerel çözüm mercii olarak kabul etmesinin iki önemli sonucu olacak. Bir kere çözüme kadar vakit kazanılacak, Türkiye üzerindeki baskı azalacak.

İkincisi, Güney Kıbrıs, tazmin komisyonlarının yetkisini KKTC’nin hukuki varlığını tanımak anlamına geleceği kaygısıyla reddederse ve vatandaşlarının bu mercilere başvurmasını engellerse, mülkiyet sorununun ancak genel bir çözüm çerçevesinde halledilebileceği gerçeğini kabullenmek zorunda kalacak.

Kıbrıs’ta mülkiyet sorunu gerek siyasi gerek hukuki alanda Türkiye’yi ve KKTC’yi sınamaya devam edecek. Mülkiyet meselesi, Annan Planı’nda öngörüldüğü gibi ancak tazminat, takas ve iadeyi dengeleyen bir formülle çözümlenebilir.

Doğru teşhis koyarak gereken esnekliği zamanında gösteremezsek ileride çok daha büyük sıkıntılarla karşılaşırız.
Yazarın Tüm Yazıları