Kıbrıs politikasında başarının nedeni

OCAK ayında Davos’ta Başbakan Erdoğan ile BM Genel Sekreteri arasındaki buluşmayla başlayan atılım, 31 Mart gecesi Bürgenstock’ta başarılı bir sonuca ulaştı.

Türk tarafı, Annan Planı’nın nihai metninin referanduma sunulmasına ilişkin taahhüdü imzalamaya da hazırdı, fakat Yunan-Rum tarafı bundan kaçındı.

Türk Başbakanı dikkatli ifadelerle neticenin olumlu bir değerlendirmesini yaparken Karamanlis yeni metin hakkında artık halkın karar vereceğini söylemekle yetindi. Yunanlılar ve Kıbrıslı Rumlar düş kırıklıklarını gizlemediler.

* * *

Peki, çözüm önerisinin nihai şekli, Türkiye’nin ve KKTC’nin haklarını ve çıkarlarını koruyor mu? Bu konu referandumun yapılacağı 24 Nisan tarihine kadar daha çok tartışılacak. Ne var ki, Başbakan’ın belirttiği gibi bir uzlaşmanın tamamen tek bir tarafı tatmin etmesi düşünülemez.

5’inci Annan Planı da ideal olmamakla beraber gerçekçi ve makul bir çözüm teşebbüsüdür. Hem Türk tarafının ve hem de Rum tarafının kazanımları ve kayıpları vardır. Türk tarafı Zürih ve Londra Anlaşmalarındaki haklarından hiçbir şey kaybetmemekte, aksine çok daha avantajlı bir statü elde etmektedir.

Bu statünün en belirgin tarafı, iki kesimlilik ve bundan kaynaklanan daha ileri siyasi eşitliktir. 1974 askeri müdahalesinin yarattığı fiili durum geniş ölçüde çözüme yansımıştır.

Kıbrıslı Türkler için AB üyeliğinin de büyük bir artı olduğu herhalde tartışılamaz. Rum tarafına gelince, o da kendi kesiminin sınırlarını küçümsenemeyecek boyutta genişletiyor.

40-50 bin kadar Rum, çözüme ekli haritanın Rum kesimine bıraktığı topraklara yerleşebilecek. Aşağı yukarı aynı sayıda Rum da Türk bölgesinde ve özellikle Karpaz bölgesinde ikamet edebilecek.

* * *

Bürgenstock’ta Türk tarafı için en duyarlı noktalarda ilerlemeler sağlandığı kabul edilmelidir. Türk tarafı lehindeki derogasyonların AB içinde kesin hukuki garantilere bağlanması zamana ihtiyaç gösteriyorsa da, bunların AB müktesebatı içinde ‘birincil kanun’ niteliğine kavuşturulması prensibi benimsendi.

Türkiye vatandaşlarının Kıbrıs’a giriş ve ikametleri açısından önemli kazanımlar var. Yeni ‘Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ Schengen anlaşmalarına katılınca, bu alanda yine Türkiye ve Yunanistan vatandaşlarına eşit muamele yapılacak.

19 yıldan sonra veya Türkiye AB üyesi olunca, Türkiye vatandaşlarının Kıbrıs’ta ikamet hakları üzerindeki kısıtlamalar kalkacak.

Üzerinde çok durulan siyasi eşitlik prensibi de daha net ve somut hale getirildi. Yasama alanında başlıca yetkiye sahip Senato, 24 ‘Kıbrıslı Türk’ ve aynı sayıda Kıbrıslı Rum’dan oluşacak.

Bu yazılış biçimiyle Kuzey Kıbrıs’a yerleşecek Rumların zamanla Türk Kurucu Devleti (TKD) vatandaşlığını elde ederek Senato’ya seçilmeleri önlenecek.

* * *

Kuzey Kıbrıs’ta ikamet edebilecek Rumların oranı 14 yıldan sonra TKD nüfusunun % 18’ine kadar çıkabilecek. Bu sınırlama, Türkiye AB üyesi oluncaya kadar veya 19 yılın sonuna kadar geçerli.

Bu tarihlerden sonra ise TKD kendi sınırları içinde ikamet edenlerin en az üçte ikisinin anadilinin Türkçe olmasını sağlayacak önlemler alabilecek. Ayrıca Kıbrıslı Türklerin fert başına geliri Kıbrıslı Rum tarafının gelirinin % 85’ine ulaşana kadar Rumların kuzeyde gayrimenkul edinmeleri TKD’nin iznini gerektirecek.

Güvenlik bağlamında, AB üyesi olduktan sonra da Türkiye’nin Kıbrıs’ta kuvvet bulundurmaya devam etmesi kabul edildi. Asker sayısı 2011’e kadar 6 bine, 2018’e veya Türkiye AB üyesi olduğu tarihte 3 bine inecek. Daha sonra adada Yunanistan 950, Türkiye 650 asker bulundurabilecek. Üçer yıllık aralıklarla kuvvetlerin tamamen çekilmesi gözden geçirilecek.

* * *

Bu çözüm önerisinin kaderi artık kuzeyde ve güneyde yapılacak referandumlarda belirlenecek. Türkiye, Başbakan’ının beyanlarının aksettirdiği siyasi iradeyi sürdürürse Kıbrıs Türkleri referandumda büyük olasılıkla olumlu oy kullanacaklardır.

Kıbrıs Rumları daha fazla zorlanırlar. Fakat onlar aleyhte oy verseler dahi Türkiye’nin AB üyeliği yolunda büyük bir engel kalkar. Kıbrıs’ta bugünkü statükonun bazı ayarlamalarla tedricen kabul edilmesi de gündeme gelir.

Ne tarafından bakarsanız bakın, Türkiye ve KKTC hükümetleri ve Türk diplomasisi başarılı olmuştur. Bir kazanım daha var. ABD’yi, AB’yi ve BM’yi Türkiye’ye karşı ille önyargılı algılamanın ne büyük hata olduğu ortaya çıktı.
Yazarın Tüm Yazıları