Kıbrıs için bir değerlendirme

KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ve Klerides birkaç gün sonra New York'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile bir araya gelecekler.

O tarihe kadar iki lider arasında Lefkoşa'da sürdürülen görüşmelerde özlü bir ilerleme kaydedilmesi ihtimali son derece zayıf. Bu görüşmelerde tarafların tutumları, hangi alanlarda sınırlı da olsa bir uzlaşmaya yaklaşıldığı, başlıca güçlüklerin neler olduğu hakkında elimize ancak bölük pörçük bilgiler geçmişti. Hafta başında Denktaş'ın Müşaviri Mümtaz Soysal'ın ve KKTC Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Ergün Olgun'un TESEV'in düzenlediği bir toplantıdaki açıklamaları durumu biraz daha aydınlattı. Bu toplantıdaki izlenimlerimi de göz önünde tutarak halen varılan aşamayı en basit bir şekilde özetlemek istiyorum:

Lefkoşa'daki müzakereler bir çözüme götürecek ivmeyi bir türlü kazanamadı. Bu sürecin inisiyatifi Türk tarafından gelmişti, müzakereler boyunca sürekli öneri getiren yine Türk tarafı oldu. Kıbrıs Rumları daha çok Türk önerilerini eleştirmek ve reddetmek taktiğini güttüler. Ve sonunda çok az noktada bir anlaşma zemini belirdi. Bunlardan başlıcası da güvenlik konusudur. Garanti Antlaşması'nın devamı, Kuzey'de bir miktar Türk kuvveti, Güney'de aynı şekilde Yunan kuvveti bulunması, bunun dışında adanın tamamen askersizleştirilmesi ve silahsızlandırılması üzerinde anlaşmaya varılmış. Türklerin ve Rumların kendi bölgelerinde tam bir iç egemenliğe sahip olmaları da sorun yaratmıyor.

Üzerinde anlaşmaya varılamayan konuların başında ‘‘Ortaklık Devleti’’nin yetkileri geliyor. KKTC bu devlete etkin yürütme, yasama ve yargı yetkileri devredilmesi ilkesini kabul etti, fakat haklı olarak ortalıkta egemenliğin eşit olarak paylaşılmasında ısrarlı. Rum tarafı ise bu alanda 1960 Anlaşmaları'nın bile gerisine gitmek istiyor. Türk tarafının savının önemli bir dayanağı da mevcut. 1992'de BM Genel Sekreteri bir çözüm paketi önerisi sunmuştu. Güvenlik Konseyi tarafından da özümsenen bu öneride egemenliğin eşit paylaşılmasını garantiye bağlayan formüller vardı. 1992 belgesine Türk tarafı daha fazla sarılmalıdır.

Rumların 1974 müdahalesi sırasında Kuzey'de bıraktıkları gayrimenkuller ve bir çözümden sonra Rumların uzun bir süre Kuzey'de gayrimenkul satın almalarının yasaklanması konularında bir mutabakat yok. Ancak, üçüncü taraflar, ilkesel olarak Rumların tatmin edilmesi, buna karşın uygulamada Türk çıkarlarının korunması gibi çözüm şekilleri üzerinde çalışıyorlar.

Çetin sorunlardan biri de egemenlikle ilgili. KKTC varılacak anlaşmanın iki egemen devlet arasında olmasını istiyor. Rumlar ise 1960 Anayasası'nın iki toplum tarafından değiştirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Başka bir deyimle, KKTC'nin hiçbir zaman egemen olmadığını tescil ettirmek peşindeler. Türkler bunun hukuki sonuçlarından endişe duyuyorlar.

Rumlar 1964'ten beri sınırlı yetkilerle Ada'da bulunan BM Barış Gücü'nün yetkilerinin artırılmasını da talep etmekteler. Türk tarafı Garanti Anlaşması'nı sulandıracağı için buna karşı.

Nihayet AB meselesi var. KKTC Kıbrıs'ın ancak Türkiye ile eşzamanlı olarak AB'ye girebileceği tezini bazı koşullarla terk etmiş görünüyordu. Şimdi ne olduğu belirsiz bir ‘‘senkronizasyon’’ üzerinde duruyor. Fakat bir olgu gözden kaçmamaktadır. Kıbrıs Türkleri arasında özellikle gençler AB'yi istikballeri için neredeyse tek umut olarak görürken, KKTC resmi temsilcileri bir AB fobisine kendilerini kaptırmış izlenimini veriyorlar.

Görülüyor ki bugünkü müzakere sürecinin Kopenhag AB zirvesinin yapılacağı 14 Aralık tarihine kadar olumlu bir sonuca varmasını beklemek aşırı iyimserlik olur. Son aşamada İngiltere ve ABD'nin desteği ile BM Genel Sekreteri'nin kendi çözüm önerisini masaya yatırması büyük bir sürpriz teşkil etmeyecektir. Asıl kozlar o zaman paylaşılacaktır. Eğer yine de bir çözüm olmazsa ve Kıbrıs buna rağmen 14 Aralık'ta AB üyeliğine kabul edilirse, bambaşka bir denklemle karşılaşacağız. Buna hazırlıklı olmalıyız. Kıbrıs Türklüğünü erimekten kurtaracak, müzakere kozlarımızı saklı tutacak ve Türkiye'nin AB üyelik adresini sekteye uğratmayacak bir politika üretmek gerekecek. Bu da çok kolay olmayacak.
Yazarın Tüm Yazıları