Kıbrıs için Belçika modeli

KIBRIS'ta KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ile Klerides arasında cereyan eden görüşmelerde çözüm arayışı devam ediyor. Bu müzakerelerin kırılgan noktası Avrupa Birliği takvimi. Yıl sonunda veya gelecek yılın başında, bir çözüm bulunsun veya bulunmasın, AB'nin Kıbrıs üyeliği hakkında bir karara varması gerekecek.

Her ne kadar bölünmüş bir adayı AB'ye katmak fikri kimseye cazip gelmiyorsa da, artık o aşamada genel genişleme süreci içinde Kıbrıs'ın dışarıda bırakılması, AB içindeki denklemler yüzünden çok zor olacak. Vakit yaklaştıkça Ada'nın sadece bir kısmına üyelik statüsü tanınmasının yeni bir gerginlik kaynağı yaratmaması için yumuşak geçiş formülleri üzerinde duruluyor.

Örneğin Kıbrıs'ın AB'ye katılım antlaşmasına, ileride bir çözüm bulunursa bunun antlaşmaya uyumunun otomatik olarak yapılacağı yolunda bir hüküm eklenmesi gibi. Başka bir deyimle, Kıbrıs Türklerine kapı açık bırakılacak, Güney Kıbrıs'ın üyeliğinin AB-Türkiye ilişkilerine çok olumsuz etki yapması da bir dereceye kadar önlenmeye çalışılacak. Öngörülen formüllerle belki gerçekten ciddi bir buhran önlenebilir. Fakat bunun Kıbrıs Türklerinin bugün ellerinde tuttukları kozlara ve Türkiye'nin üyelik müzakerelerine bu yıl içinde başlamak beklentisine etkisi ne olur? Böyle bir soruya cevap vermek kolay değil.

Peki, müzakereler şimdi hangi aşamada? Denktaş aslında 3 önemli noktada tutumunu yumuşattı. KKTC'nin egemenliğinin peşinen tanınmasından vazgeçti, konfederasyon tezini bir nevi konfederasyon-federasyon sentezine dönüştürdü ve Kıbrıs'ın AB'ye Türkiye'den daha önce üye olamayacağı görüşünü terk etti. Ancak, gerek Türk tarafında gerek Rum tarafında çözüm isteyenlerle istemeyenler arasında mücadele sürüyor.

Rum tarafında gelecek yıl başkanlık seçimi yapılacağından radikal yaklaşımlar prim yapabiliyor. Türk tarafında ise çözüme karşı tutum daha çok Türkiye'den esen rüzgárlardan kaynaklanıyor. Bu seferki müzakerelerin bir özelliği de AB unsurunun ister istemez çözüm yapısına entegre edilmesi zarureti. Bu unsur çözüm perspektifini bir yandan kolaylaştırırken diğer yandan zorlaştırıyor.

Denktaş ile Klerides arasında görüşmeler yapılırken üçüncü taraflar ve bazı düşünce merkezleri Belçika modeli üzerinde duruyorlar. Neden bu model? Çünkü AB içinde etnik temelde federasyon oluşturan tek ülke Belçika. Valonlarla Flamanlar arasında çok iyi işleyen bir sistem kurulmuş.

Belçika anayasası bir federal devlet, 3 toplum ve 3 bölge esasına dayanıyor. İlk bakışta karmaşık bir sistem gibi görünüyor, fakat Valonlar ve Flamanlar söz konusu olduğu ölçüde bölge ve toplum örtüşüyor. 3'üncü bölge Brüksel, Almanca konuşanlar 3'üncü toplumu oluşturuyorlar.

Federal hükümetin ancak anayasanın kendisine çizdiği alanlarda yetkisi var. Diğer alanlarda bölgeler ve toplumlar yetkili. Her bölgenin yasama görevi gören bir konseyi ve yürütme görevini üstlenen bir hükümeti var. Bölgeler kendi yetki alanlarında uluslararası ilişkilerde bulunabiliyorlar, antlaşma imzalayabiliyorlar.

Belçika modelinde anayasa her şeyi izah etmiyor. Yıllar boyunca özellikle AB ile ilgili konularda federal hükümet ile bölgeler arasında kademeli bir yönetim hiyerarşisi geliştirilmiş. Birinci kademe AB düzeyi. AB müktesebatı ulusal mevzuatın önüne geçiyor.

Onun altında federal devlet, arkasından bölgeler ve toplumlar ve sonuncu olarak belediyeler geliyor. AB toplantılarının çoğuna bölge temsilcileri ya federal temsilcilerin yanı sıra veya tek başlarına katılıyorlar, bazen de federal hükümeti temsil ediyorlar.

Sırf Belçika modeli ile Kıbrıs sorunu çözülemez, fakat ondan geniş ölçüde istifade edilebilir. Zaten başka referanslar da var. 1992'de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin sunduğu ‘‘Fikirler Dizisi’’nde bugün de geçerli birçok nokta bulunuyor. Birbirini tamamlayan bu modeller ile makul bir çözüme ulaşılabilir, yeter ki iki tarafta da çözüm iradesi olsun.

Türk tarafı açısından sorunlardan biri de, müzakere ekibinin uzman kadrosu. Heyetteki Türkiyeli müşavirlerin, mesleki yetenekleri ne olursa olsun, politik çizgileri ağır basıyor. Rum ekibine denge sağlanması için güvenlik konularını ve AB mekanizmalarını iyi bilen gerçek teknokratlara acilen ihtiyaç var. Bunları ancak Ankara sağlayabilir.
Yazarın Tüm Yazıları