İlter Türkmen: Kıbrıs: Değişik rüzgárlar mı?

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Denktaş'ın geçen hafta New York'tan dönüşünde yaptığı açıklamalarda ihtiyatlı bir iyimserlik gözleniyordu. Denktaş, Kuzey Kıbrıs'ta ayrı bir yönetimin mevcudiyetinin gittikçe daha iyi anlaşıldığını, konfederasyon tezinin de yavaş yavaş zemin kazandığını söyledi.

***

New York'ta gerçekten önemli sayılabilecek iki gelişme oldu. Birincisi dolaylı görüşmeler kopma olmadan sürdürüldü ve Cenevre'de yeniden buluşma kararı alındı. Cenevre'de şema aynı kalacak ve iki taraf bir araya gelmeyecekler, BM'ler Genel Sekreteri Kofi Annan, Denktaş ile Klerides arasında mekik dokumaya devam edecek. Anlaşılan Annan New York'ta daha çok iki tarafın yaklaşımlarını değerlendirmeye ve bir çıkış noktasının nasıl bulunabileceğini araştırmaya gayret etti. Cenevre'de yöntem konusunda daha somut bir sonuç sağlamaya çaba harcaması beklenir.

***

New York'ta ikinci önemli gelişme Güvenlik Konseyi'nde sahnelendi. Konsey'de Kıbrıs'taki BM'ler Barış Gücü'nün, görevinin 6 aylık yeni bir süre için uzatılması gerekiyordu. 1964'ten beri bu kararlarda uzatmanın sadece Kıbrıs Rumlarını temsil eden ‘‘Kıbrıs Hükümeti’’nin rızası ile yapıldığı kaydedilir. Yine öyle oldu. Barış Gücü'nün statüsünü düzenleyen anlaşma da ilk başta Rumlar için imzalanmıştı. Ancak bu sefer, KKTC, Barış Gücü'nün kuzeyde işlevini yerine getirmesi için kendisi ile ayrı bir anlaşma imzalanmasını istedi. Genel Sekreter de, KKTC deyimini kullanmamakla beraber, kuzeydeki fiili yönetim ile bir anlaşma prensibini Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporun ekinde kabul etti ve bu belge Konsey tarafından not edildi. Dışişleri Bakanlığımızın görüşüne göre, son Konsey kararı ile Ada'da iki eşit taraf bulunduğu artık tescil edilmiştir. Kuşkusuz olumlu bir gelişme.

***

Diğer taraftan, KKTC'nin ve Türk Hükümeti'nin ısrarı ile, Konsey kararı daha kısa tutuldu ve evvelki kararlar gibi meselenin özüne temas etmedi. Ancak yine de eski kararlar ve özellikle 29 Haziran 1999 kararı teyid ediliyor. O kararda ise, Kıbrıs'ta çözümün ‘‘tek egemenlik, tek uluslararası kimlik ve tek uyrukluk esasına dayanan bir devlet içinde iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyon’’ esasına dayanması gerektiği vurgulanıyor.

***

Demek oluyor ki, maksat kuzeyde güneyden tamamen bağımsız bir fiili otoritenin mevcudiyetini kabul ettirmek ise bunda bir güçlük yoktur. Kıbrıs'ta, iki tarafı, Birleşmiş Milletler, Türkiye ve Yunanistan tarafından 1974'te saptanan bir ateşkes hattı ayırdığına göre, zaten başka türlüsü olamazdı. Fakat amaç, bunun ötesinde KKTC'nin dış egemenliğini resmen tanıttırmak ve konfederasyon tezini peşinen kabul ettirmek ise daha katedilecek çok yol var. Büyük olasılıkla sonunda çıkmaz bir sokağa girilir.

***

Evvelce yazdığımı tekrarlamak istiyorum. Gerçekçi bir çözüm, iki ayrı mutlak iç egemenlik, sağlam güvenlik garantileri ve dış egemenliğin eşit bir şekilde paylaşılmasına dayandırılmalıdır. Böyle bir çözüm, bağımsız bir Türk devletinin ilerde AB içinde yer almasına kapıyı ebediyyen kapatır mı? Hayır, çünkü tarihin akışı belli olmaz. Bugün İskoçya'nın İngiltere'den ayrılarak bağımsız bir devlet kimliği ile AB'ye girmesi fikri yadırganmıyor. Aynı şey ilerde niye Kuzey Kıbrıs için mümkün olmasın. Ne yazık ki boşanmak için ilk önce evlenmek gerekiyor.

DÜZELTME: ‘Uluslararası Adalet Divanı’na başvuru’ başlıklı yazımın 5’inci bölümünün 31. satırında ‘.. ülkeler de olumlu bakıyor’ cümlesi ‘.. ülkeler de olumlu bakmıyor’ şeklinde olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları