İlter Türkmen: Kıbrıs çelişkileri

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

KIBRIS sorunu bir çelişkiler yumağı. Ne Avrupa Birliği, ne Türkiye, ne Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, ne Kıbrıs Türkleri ve Rumları ve ne de Yunanistan tezatlara düşmekten kendini kurtaramıyor. Önyargıları, karşılıklı güvensizliği ve husumet duygularını besleyen yüklü bir tarih ve birbirine zıt çıkar algılamaları yanında sorunun çözümüne katkıda bulunmak isteyenlerin káh bir tarafın káh diğerinin görüşlerine meyletmeleri meseleyi olabileceği kadar karmaşık hale getiriyor. Fakat umudu kesmemek lazım. Tarih en çaresiz gibi görünen durumlarda basiretli devlet adamları varsa, çözüm üretebileceğini gösteren örneklerle doludur.

***

Geçen hafta Kıbrıs konusunu komplike eden yeni gelişmeler yaşandı. AB Komisyonu'nun 8 Kasım'da AB Konseyi'ye onay için sunduğu Katılım Ortaklığı metninde Kıbrıs sorununun giriş kısmında yer alması bekleniyordu. Ancak Yunan Dışişleri Bakanı'nın girişimleri ve komisyondaki Yunanlı Komiser Anna Diamandopulo'nun yoğun çabaları sonunda, Kıbrıs konusu 2001 yılını kapsayan ve Kopenhag kriterlerini içeren öncelikler arasına sıkıştırılıverdi. Şimdi Türkiye'den ‘‘Politik diyalog çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Kıbrıs sorununa çözüm bulunması sürecini başarılı bir sonuca ulaştırmak için harcadığı çabaları kuvvetle desteklemesi’’ isteniyor. Özü bakımından itiraz edilemeyecek bir yazılım biçimi. Fakat 1999 Aralık ayında Türkiye'nin adaylığını tescil eden Helsinki Zirvesi Sonuç Belgesi Ankara tarafından kabul edilirken, Kıbrıs sorununun çözümünün Kopenhag kriterleri gibi üyelik müzakerelerinin bir koşulu olmadığı konusunda o tarihteki dönem başkanı Finlandiya Başbakanı Lipponen ile bir anlayışa varılmıştı. Katılım Ortaklığı Belgesi'nin Kıbrıs paragrafı bu anlayışa aykırı.

***

Belgede Kıbrıs konusunun ele alınış şeklinin Bakanlar Kurulu'nda geçen aralık ayında Helsinki Zirvesi'nden sonra patlak veren buhranın bir benzerine yol açtığı anlaşılıyor. İlkel şahinlik ve AB'yi içine sindiremeyen çağdışı jakobenizm zihniyeti, fırsattan istifade Katılım Ortaklığı'nın tümden reddini istemiş. Neticede sağduyu yine galebe çalmış. Katılım Ortaklığı kabul ediliyor, fakat Kıbrıs önceliği kaale alınmıyor. Akılcı bir yaklaşım. Kıbrıs sorununun çözümü Meclis'ten insan hakları ile ilgili bir kanun çıkartmaya benzemez ve bu yüzden Kopenhag kriterleri ile özdeşleştirilemez. Onu ulusal program dışında tutmamız yadırganmamalı.

***

Ancak, Kıbrıs meselesinde Türkiye de bir çelişki içinde. Dışişleri Bakanlığı'nın ve onu izleyen Bakanlar Kurulu'nun açıklamalarında ‘‘Türkiye Kıbrıs meselesine çözüm bulma arayışları ile AB adaylığı arasında bir bağlantı bulunduğunu hiçbir zaman kabul etmemiştir’’ deniyordu. İyi de, Kıbrıs söz konusu olduğu zaman, sorun çözümlenmeden Ada'nın AB'ye üye olamayacağında haklı olarak ısrarlıyız. Başka bir deyimle mesele çözümlenmeden Kıbrıs AB'ye üye olamaz, fakat Türkiye olabilir. AB'nin içinde olan Yunanistan, kuzu kuzu bunu nasıl kabul eder? O Yunanistan ki, başlıca emeli, sorun halledilsin veya halledilmesin, Kıbrıs'ı bir an önce AB üyesi yapmak.

***

Kıbrıs meselesinde önemli bir başka gelişme, yine 8 Kasım'da oldu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Cenevre'de Kıbrıs Türk ve Rum müzakerecilerine sözlü olarak bir fikirler dizisi açıkladı. Hem Katılım Ortaklığı'nın ve hem de Genel Sekreter'in açıklamasının aynı tarihe rastlaması, beklenebileceği gibi, Türkiye'de sayısı bol komplo teorileri üreticilerinde bir bayram havası estirdi. Oysa zamanlamada bir kasıt aranması tamamen yanlış. Cenevre'deki dolaylı müzakereler 8 Kasım'da sona erdiği için Genel Sekreter düşüncelerini o tarihte açıkladı. Fakat Kofi Annan'ın son belirttiği düşüncelerin 12 Eylül'deki açıklaması ve Temsilcisi De Soto'nun 12 Temmuz'da sunduğu fikirler ile kolay kolay bağdaşmadığı gerçek. Bu konuyu gelecek yazımda işlemek istiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları