Paylaş
ÇİN'in gerçekten üstün vasıflı bir cumhurbaşkanına sahip olduğunu geçen hafta Jiang Zemin'in Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaret sırasında hep birlikte gözledik. Aynı zamanda sanat kabiliyeti de var. Ankara'da Cumhurbaşkanı Demirel'in davetinde verilen konserde bütün büyük opera virtüözlerinin repertuvarında yer alan ünlü ‘‘O'sole mio’’ napoliten şarkısını oldukça başarı ile söylemesi büyük yankı bıraktı. Jiang'ın Batı müziğine aşinalığı tabii yetiştiği muhitten geliyor. Kendisi Şanghay'lı, gençliğini Çin devriminden önce çok kozmopolit ve sosyal yaşantısı zengin olan bir metropolde geçirmiş. Tipik bir komünist partisi ürünü değil.
***
Çin liderleri arasında bu açıdan Jiang bir ilk sayılmaz. İdeolojik dogmatizmin şahikasına çıkan ve bunu Çin'e çok ağır ödeten Mao Zedong'un Başbakanı Zhou Enlai da varlıklı bir aileden gelen, çok ince ve kültürlü bir insandı. Bütün muhataplarını tesiri altında bırakırdı. 1955 yılındaki Bandung Konferansı'nda bağlantısızlık politikasına şiddetle karşı çıkan rahmetli Fatin Rüştü Zorlu'yu bile adeta büyülediğini hatırlarım. Kissinger de anılarında onun entelektüel yönünü uzun uzun över. Zhou'nun kişiliği hakkında onunla Krusçef arasında ilginç tartışmalar geçtiği söylenir. Krusçef 1950'li yıllarda Çin'i ilk ziyaret ettiği zaman Zhou'ya takılmış: ‘‘Sen ne biçim komünistsin? Şu ellerine bak, pamuk gibi. Besbelli aristokrasiden geliyorsun.’’ Yanıt şöyle: ‘‘Doğru, her ikimiz de mensup olduğumuz sınıflara ihanet ettik.’’
***
1980'li yılların başında kendisi ile uzun bir görüşme yapmak fırsatını bulduğum Deng Xiapeng başka bir çevreden geliyordu, fakat onun da pırıltılı zekásı, engin siyasi pragmatizmi ve nüktedanlığı çarpıcı idi.
***
Jiang Zemin'in kişiliği insanı çabuk etkiliyor. İstanbul'a geldiğinde, Vali'nin verdiği yemekte, İstanbul'u Avrupa ile Asya arasında altın bir köprü diye tasvir eden güzel konuşmasından sonra, sofrada çok sıcak bir sohbet ortamını hemen yarattı. Komutanlarla askeri konulara değindi, Çin ordusunun yapısını ve hiyerarşisini anlattı. İstanbul Belediye Başkanı aynı masada olduğu için Shangay Belediye Başkanı olduğu yıllardaki deneyimlerine temas etti. O tarihlerde şehrin iki sorunu onu çok uğraştırmış. Birincisi Çin mutfağının vazgeçilmez malzemesini teşkil eden sebze ikmalinde bir aksama olmaması. İkincisi ise çöplerin toplanması. Çinliler karpuzu çok sevdiklerinden yazın sokaklara dökülen karpuz kabukları çeşitli kazalara neden oluyormuş. Bu meseleyi de sonunda halletmiş. Demek ki sade ‘‘makro’’ya değil, ‘‘mikro’’ya da önem veriyor, ayrıntılar üzerinde durmayan, uygulamayı denetlemeyen yöneticilerin icraat yapamayacağını biliyor.
***
Moskova'da görev gördüğüm yıllarda tanıştığım Başbakan Yardımcısı Qian Qichen biraz Rusça bildiğimi herhalde fısıldamış ki, Jiang bana dönerek, ‘‘Şimdi sizinle biraz Rusça konuşalım’’ dedi. Mühendis olarak Moskova'da bir yıl kurs görmüş ve Rusça'yı o zaman öğrenmiş. Bir hayli unuttuğunu söylüyor, fakat belli ki hafızası benimkinden daha kuvvetli, kelimeleri daha rahat hatırlıyor. Bana uzun uzun Rus edebiyatına olan hayranlığından söz etti.
Bir yönü daha var. İyi mutfağı takdir ediyor. İstanbul'da o akşam ikram edilen yemeğin Çin dışında şimdiye kadar yediği en iyi yemek olduğunu söylemiş. Bravo organizatörlere ve aşçılara!
***
Evet, Jiang Zemin yetenekli olduğu kadar karizmatik. Kuşkusuz Cumhurbaşkanı ile iş bitmez. Fakat şimdiki Başbakan Zhu Rhongi de dinamik ve iş bitirici. Ziyaretinde Başkan'a refakat eden Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bayan Wu da konularına son derece hákim ve üstelik sevimli.
***
21'inci asrın başında büyük sınavlarla karşılaşacak olan Çin, yöneticileri açısından bir hayli şanslı görünüyor.
Paylaş