KENİZE Murad, Osmanlı hanedánından gelen bir Fransız gazeteci-yazar. Ülkemizde ve dünyada ‘‘Saraydan Sürgüne’’ adlı biyografik romanı ile tanınıyor.
Daha az bilinen yönü, 15 yılı aşkın bir süredir Ortadoğu konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olması. Araştırmalarının en son ürünü, insanı balyoz gibi vuran ve Filistin sorununun insani yönünü işleyen ‘‘Toprağımızın Kokusu: Filistin ve İsrail'den Sesler’’ adlı kitabı. Fransızca kaleme alınmış bu yapıt son derece sarsıcı ve bir o kadar da düşündürücü. Arap-İsrail çatışmasının neden olduğu insanlık tragedyasını bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Murad'ın İsrail'in içinde, işgal altındaki topraklarda ve Filistin mültecilerinin yaşadığı kamplarda yapmış olduğu incelemeler ve söyleşiler, hukuka, ahlaka ve insanlığa sığmayan eylemlerin fail ve kurbanlarıyla karşı karşıya getiriyor okuru.
10 Mart 1990'da Ramallah'da öldürülen 16 yaşındaki Halil kurbanlardan biri. Taş attığı için İsrailli askerler tarafından kovalanıp bir inşaatın asansör boşluğuna itildikten sonra, üzerine bir blok çimento dökülerek yamyassı edilmiş. 2002 yılının nisan ayında İsrail ordusu tarafından yerle bir edilen Jenin mülteci kampında yaşayan Ahmed Fayed'in felçli erkek kardeşi, onun evin içinde olduğunu bilen ve ailenin yalvarmalarına aldırmayan bir askerin buldozerle evi yıkması sonucunda ölmüş. Ama hemen değil. Yıkıntıların altında günlerce feryat ettikten sonra. Çünkü İsrailli askerler eve kimseyi yaklaştırmamışlar.
Nablus yakınındaki Beit An köyünden 13 yaşındaki Hüsam, köyün yakınındaki bir tepede nöbet tutan askerlerin ‘‘eğlenmek’’ için uzuvlarına tek tek dom-dom kurşunu sıkmasıyla ömür boyu sakatlığa mahkûm kalmış. Han Yunis mülteci kampından 12 yaşındaki Basel, 19 Mart 2001'de okul dönüşü evinin kümesinden kaçan tavuğu yakalamaya çalışırken, ne yaptığını kontrol kulesinden görmelerine rağmen kıllarını kıpırdatmayan askerlerin ve annesinin gözleri önünde biraz ileride duran bir tankın ateş açması ile paramparça olmuş. Çok parlak bir öğrenci imiş. Büyüyünce mühendis olup ailesine bakmak istiyormuş.
Murad'a göre, İsrail ordusu ‘‘hata sonucu’’ diyerek geçiştirip yinelediği bu davranışlarının yanı sıra sistematik zulüm yöntemlerine de başvuruyor. Tutuklulara sakat edinceye kadar işkence etmek, kontrol noktalarını geçişe kapatarak hayatı felce uğratmak, olur olmaz nedenlerle uzun süreli sokağa çıkma yasağı koyarak açlığa ve hatta ölüme sebebiyet vermek bu yöntemlerin başlıcaları. Büyük çoğunluğu fanatik Yahudilerden oluşan yerleşimciler de çevrelerindeki Filistin köylerine dehşet saçıyor. Tek geçim yolu zeytincilik olan köylülerin hasat zamanı zeytin toplamalarını engellemek için onları makineli tüfekle tarayan yerleşimciler, köylülerin korkudan işleyemedikleri toprakları ‘‘işlenmeyen toprağa el koyma hakkı’’ yasasına göre ele geçiriyorlar.
Kenize Murad'ın buna benzer sayısız olayı naklettiği kitabından çıkan ve birçok muhalif İsrailli'nin de teyit ettiği sonuç, Sharon Hükümeti'nin barış istemediği ve bunu her türlü bahaneyi kullanarak bugüne dek sabote etmiş olduğu. Öte yandan, yaşamları işkence, ölüm ve haksızlıkla yoğrulmuş Filistin halkı ise artık umudunu yitirmiş durumda. El Kudüs Üniversitesi öğrencisi İman, bu umutsuzluğu dile getirirken, aynı zamanda intihar saldırılarını da gerekçelendiriyor: ‘‘Bunu yaparsam hiç olmazsa ölümüm bir anlam kazanmış olur.Bunun dinle alakası yok. Vatan sevgisi de bir din olabilir. Ölüm şeklimi kendim seçerek kurban konumundan çıkar, yaşamımı ayaklar altına alanların elinden kurtulmuş olurum.’’ Bu mantığa karşı konulamayacağını, oğlu Filistinliler tarafından öldürülmüş olan İsrailli bir baba, Yitzhak Frankenthal, bizzat kendi söylüyor: ‘‘Eğer ben de Filistinli doğmuş olsaydım, işgalciyi öldürmek ve ona zarar vermek isterdim.Yoksa özgür insan kimliğime ihanet etmiş olurdum.’’
‘‘Avrupa Yahudi Kongresi’’ eski Başkanı Theo Klein da İsrail Hükümeti'nin tutumunu şiddetle eleştirenlerden biri. Daha geçenlerde Sharon'u ‘‘umutsuzluk içinde tükenmekte olan’’ Filistin halkına saygı göstermeye çağırdı. Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu'nun barışa kavuşabileceğini düşünenler kendilerini aldatmaktan başka bir şey yapmıyorlar.