GÜRCİSTAN'da iktidarın barışçı yoldan el değiştirmesi ve Mikhail Saakashvili'nin ezici bir çoğunlukla başkanlığa seçilmesi sadece bu ülke için değil, fakat diğer Kafkas ülkeleri için de kapsamlı sonuçlar doğuracak bir gelişmedir.
Gürcistan'daki evrim kuşkusuz Türkiye'yi de çok yakından ilgilendirir. Her şeyden önce Bakü-Ceyhan boru hattının güvenlik ve olumlu bir siyasi ortam içinde inşası ve işletilmesi hem Azerbaycan'ın ve hem de Gürcistan'ın sürdürülebilir bir siyasi istikrara kavuşmasına bağlıdır. Bunun da ötesinde Gürcistan'daki oluşumlar bölgede ABD ile Rusya arasındaki nüfuz dengesinin en kritik öğelerinden birini teşkil etmektedir. Eskiden Rusya taraftarı olan Sakaashvili bugün artık iktidara gelmesinde küçümsenemeyecek bir rol oynayan ABD'ye arkasını dayamış bulunuyor. Moskova ise Gürcistan'daki kozlarını bırakmak niyetinde değil. Abhazia ve Güney Ossetia'daki ayrılıkçı cereyanlara tam destek veriyor. Abhazia ahalisinin hemen tamamına Rus pasaportu dağıtmış. Rusya, antlaşmalardaki yükümlülüklerine aykırı olarak, Ermenistan'daki kuvvetlerinin ikmali için de kullandığı iki üssü terk etmeyi devamlı erteliyor. Gürcistan ordusuna silah ve eğitim desteği veren ve ülkede bazı özel kuvvetler bulunduran ABD şimdi bu üsleri satın almaya talip oldu.
* * *
Gürcistan'daki gelişmeler Ermenistan'ı doğrudan etkileyecek nitelikte. Taşnaklar dışında Ermenilerin büyük kısmı Rus kuvvetlerinden kurtulmak ve Ermenistan'ı Batı'ya doğru yönlendirmek amacını güdüyorlar. Rus kuvvetlerinin mevcudiyetinin başlıca bahanesi Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerdeki belirsizlik ve güven eksikliği. Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkiler normalleşirse bundan hem Ermenistan ve hem de Gürcistan yararlanacak.
Bu ilişkilerin hiç değilse bir ölçüde düzelmesine en büyük engel Karabağ anlaşmazlığının ve Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgalinin sürmesi. Ancak Karabağ ihtilafının yakın bir istikbalde çözümlenmesi olasılığı bu aşamada görülmüyor. Toprak ve egemenlik sorunlarının kolayca çözümlenemediğini Türkiye kendi deneyimlerinden gayet iyi bilir. Ne var ki Karabağ anlaşmazlığı devam ediyor diye Türkiye Kafkasya'daki dengelerin kendi lehine değişmesi fırsatını kaçırmamalıdır. Unutmayalım ki Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkiler tamamen kesilmiş değil. Gürcistan üzerinden ticaret yürütüldüğü gibi, Ermenistan'ın ihtiyacı olan petrol yine Gürcistan üzerinden Azerbaycan'dan getiriliyor. Türk-Ermeni ilişkilerinin düzelmesi Ermenistan'ın Rus nüfuzundan kurtulmasına yardımcı olacağından Azerbaycan'ın da çıkarlarına uygun düşer. Türkiye, hele Kıbrıs'ta bir çözüme varabilirse Karabağ sorununun çözümüne daha inandırıcı bir katkıda bulunabilir.
* * *
Normalleşme dediğimiz zaman mutlaka diplomatik ilişkiler tesisi anlaşılmamalıdır. İlk aşamada en etkili önlem uzun zamandan beri gündemde bulunan, fakat bir türlü gerçekleştirilemeyen sınırın açılmasıdır. Üstelik sınırın açılması 1921 Kars Antlaşması çerçevesine oturtulduğu takdirde Ermenistan ile karşılıklı sınırların tanındığı da teyit edilmiş olur. Sınırı açma inisiyatifinin Başbakan Erdoğan'ın Washington ziyaretinden önce başlatılması Başkan Bush ile diyaloğun yapıcı olmasına ciddi katkıda bulunacağı gibi başkanlık seçimleri öncesinde Ermeni iddialarının yine Türk-Amerikan ilişkilerini zedelemesine zemin bırakmaz.
Türkiye'yi Kafkasya'da yeni fırsatlar beklemektedir. Kuşkusuz her yeni açılım veya politikada riskler vardır, fakat hiç risk almamak isterken nasıl fırsatların kaçırıldığını 2003 yılında bol bol gördük. Ankara'da hemen her meselede, çeşitli nedenlerle, fakat özellikle kurumlar arasında oydaşma sağlanamaması yüzünden dış politika sık sık kilitlenmektedir. O zaman tek çare zaman kazanmak oluyor, fakat zaman kazanılmıyor, kaybediliyor ve kaybedilen zaman hiç geri gelmiyor.