Paylaş
‘‘İYİ biten her şey iyidir’’, çok anlamlı bir Fransız deyimi. Bir iş ne kadar sıkıntılı aşamalardan geçerse geçsin, sonunda tatlıya bağlandı mı ona sevinmek lazım. ‘‘Soykırım tasarısı’’nın Amerikan Temsilciler Meclisi gündeminden Başkan Clinton'ın son dakikadaki çok güçlü müdahalesiyle çıkarılmış olması, gerçekten son derece ferahlatıcı bir gelişme oldu. Her şeyden önce Türk-Amerikan ilişkileri üzerine ciddi bir gölge düşmesi önlendi. Ermeni lobisinin militanları, politika oyunlarıyla her istediklerini elde edemeyeceklerini herhalde anladılar. Bunun başka ülkelerdeki Ermeni lobileri ve Ermenistan hükümeti üzerinde de uyarıcı etkisi büyük bir olasılıkla görülecektir.
***
Mutlu sonucun sağlanmasında Türk diplomasisinin büyük payı var. Başkan Clinton'ın girişimine zemin hazırladığı gibi, tasarı oya gelse dahi şiddetli bir mukavemetle karşılaşmasını sağlayacak tertipleri zamanında aldı. Dışişleri Bakanlığı ve özellikle sakin diplomasiyi etkinlikle uygulayan Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile çok yönlü bir stratejiyi maharetle yürüten Washington Büyükelçisi Baki İlkin candan kutlanmalıdır. İlkin'in basın konferansında belirttiği gibi, Musevi lobisinin ve Ermeni vatandaşlarımızın gayretlerinin katkısı da önemli olmuştur.
***
Washington'daki gelişmeyi değerlendirirken, Avrupa Parlamentosu'nun kısa bir süre önce Türkiye'nin AB üyeliği konusunda kabul ettiği karara ‘‘Ermeni soykırımı’’ ile ilgili bir paragraf eklenmesi yolundaki bir önerinin de son dakikada geri çekildiğini hatırlatmakta yarar var. Demek oluyor ki, duyarlılığımıza ABD'de olduğu kadar Avrupa'da da gittikçe dikkat ediliyor. Profesyonel karamsarlarımız belki artık yavaş yavaş Batı hakkındaki saplantılarını aşarlar!
***
Kuşkusuz sorun henüz bitmiş değil. Ermeni diasporası ve Ermenistan hükümetinin şimdiki tutumu bizi daha yıllarca uğraştıracaktır. Rehavete kapılmak, tekrar dövünmelere yol açabilir. İleride aynı durumlarla karşılaşmamak için neler yapılabileceğini kapsamlı bir şekilde araştırmak, tutarlı bir politika saptamak ve bu politikayı sebatla yürütmekten başka çare yoktur. Böyle bir siyasetin içermesi gereken bazı unsurlar üzerinde durmak istiyorum.
***
Her şeyden önce arşiv meselesi halledilmelidir. Bir görüşe göre, Ermeni sorunuyla ilgili bütün belgeler taranmıştır, artık yapılacak bir iş kalmamıştır. Fakat daha 100 milyon kadar belgenin çuvallarda durduğu biliniyor. Arşivlerin tamamı açılmadan tarih tam manasıyla aydınlatılamaz.
Ermenistan'a karşı resmi politikamız ne olursa olsun, iki halk arasında temaslar engellenmemeli. Bu bağlamda ‘‘soykırım’’ tasarısı nedeniyle Ermenistan vatandaşlarına uygulanmaya başlayan vize sisteminin süratle terk edilerek yeniden onlara Türkiye'ye giriş kapılarından vize alma imkánının tanınması yararlı olur. Bu suretle Ermenistan kamuoyu, kendi menfaatinin soykırım iddialarının bir tarafa bırakılmasında olduğunu somut bir şekilde algılar.
***
Gerek Ermenistan, gerek diaspora Ermenileri ile sivil toplumlar düzeyinde diyalog başlatılmasının isabeti üzerinde gittikçe bir konsensüs oluşuyor. Bu diyaloğun amacı, tarihi bir hükme varmak değil, fakat uzun bir müşterek yaşamın olumlu yönleri üzerinde daha fazla durarak bir barışma ortamı yaratmak olmalıdır.
***
Ermeni kökenli Türk vatandaşları, uzlaşma havasına geniş ölçüde katkıda bulunabilirler. Onların kolektif belleklerinde varlık vergisi gibi acı hatıralar tamamen silinmemişken, cemaatlerine ait vakıflar ve eğitim kurumlarına tatbik edilen gereksiz ve haksız kısıtlamalar ve bazı ayrımcı uygulamalar tedirginlik yaratıyor. Ermeni vatandaşlarımızı daha fazla kucaklamalıyız.
***
Nihayet Ermenistan'a karşı politikamızı, Azerbaycan boyutunu göz ardı etmeden gözden geçirebiliriz. Belki bazı opsiyonlar ortaya çıkar.
Paylaş