Irak'a asker göndermeli mi?

ABD, Pakistan ve Hindistan'ın yanı sıra Türkiye'den de Irak'ta güvenliğin ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmak üzere Kuzey'deki Kürt bölgesi dışındaki bir bölgeye oldukça kabarık sayıda asker göndermesini resmen istedi.

Pakistan ve Hindistan, BM Güvenlik Konseyi'nden muğlak da olsa yeni bir karar çıkmadan ABD talebine olumlu cevap vermekte isteksiz davranıyorlar. Dışişleri Bakanımızın açıklamalarından bizim istekli olduğumuz, bir BM kararında ısrar etmediğimiz, fakat bazı koşulların yerine gelmesini beklediğimiz anlaşılıyor. Bu koşullar henüz netleşmediği gibi hükümetin içinde yine uyumsuzluk başgösterdi. Zor bir karar sürecine girdiğimizi söylemek yanlış olmayacaktır.

* * *

Irak'a asker göndermek konusunda çok dikkatli davranmak gerektiği aşikárdır. Her şeyden önce Irak'taki durum iyi değerlendirilmelidir. Savaştan önce Washington'daki şahinler hariç herkesin kolaylıkla tahmin ettiği gibi, barışı kazanmak savaşı kazanmaktan çok daha zor. Irak'ta bırakın demokrasiye, şiddetin sona erdiği, nispeten istikrarlı bir düzene nasıl geçileceği bile belli değil. Amerikalı askeri sorumlular bile merkezi bölgede bir gerilla savaşı ile karşı karşıya olduklarını gizlemiyorlar. Kuzeyde Kürtler silahlarını bırakmak istemiyor. Şiiler içindeki kaynaşmanın nasıl sonuçlanacağı bilinmiyor. Askerimizi bekleyen riskleri çok iyi hesaplamalıyız. Diğer taraftan Irak'a gönderilecek birliklerin tamamen Amerikan komutası olacağında en ufak bir şüphe yok. Son zamanlarda iki taraf askerleri arasında ortaya çıkan gerginliğin izleri devam ediyorsa bazı güçlükler yaşanabilir. Çeşitli tahriklerin veya abartılı tarihi algılamaların askerlerimizin güvenliğini tehlikeye düşürebileceğini de düşünmek mecburiyetindeyiz. Aslında 1 Mart'ta TBMM'de reddedilen tezkere Türkiye için şimdiki ortamda Irak'a asker göndermekten çok daha az risk gerektiriyordu. Bugün daha fazla risk almakla Irak'ın siyasi yapılanmasında gerçekten ağırlıklı bir rol oynayabileceğimizi düşünmek ise biraz aşırı iyimserlik oluyor. Irak'a sadece biz asker göndermeyeceğiz ki. Irak'taki PKK-KADEK'in etkisiz hale getirilmesi için Irak'a asker sevk etmenin şart olduğu da söylenemez. Irak'ta bütün terör örgütlerinin tasfiyesi ABD'nin de çıkarlarına uygun düşmektedir.

* * *

İşin hukuki yönü de ihtiyatla hareket etmeyi gerektiriyor. NATO'dan bir karar çıkması ihtimali hemen hemen hiç yok. Almanlar ve Fransızlar buna şiddetle karşı. Zaten NATO şemsiyesi hukuken gereken meşruiyeti sağlayamaz. Irak'a karşı savaşın nedeni olarak gösterilen kitle imha silahlarının mevcudiyeti ispatlanmadığından NATO'nun işlevi ve bir savunma örgütü niteliği buna imkán vermez. Irak'ta işgal kuvvetlerinin himayesindeki ‘‘Yönetim Konseyi’’nden bir davet belki TBMM'ye cazip gelecek bir politik formül olur, fakat hukuki soruna çare teşkil etmez. Unutmamak gerekir ki Güvenlik Konseyi, 1483 sayılı kararı ile ‘‘işgal kuvvetleri’’ni Irak'ın fiili ve hukuki otoritesi olarak tanımıştır. Bunun sonucu olarak işgal kuvvetleri, Irak'taki bütün gelişmelerden ve savaş hukukunun ihlallerinden sorumludur. Irak'ta yönetim yetkisi BM'ye devredilmeden Irak'a kuvvet gönderen ülkeler ister istemez işgal kuvvetlerinin sorumluluğunu paylaşmış olacaklardır.

* * *

Asker göndermek kararının özü kadar bu karara götüren süreç de önemli. Martta olduğu gibi hükümet son dakikaya kadar tereddüt ederse ve TBMM tekrar olumsuz bir tutum içine girerse ABD ile yeniden bir güven bunalımı kaçınılmaz olur. Zaman unsurunu bu defa çok ciddiye almamız gerek.
Yazarın Tüm Yazıları