TÜRKİYE, Ortadoğu’da bugün genelde başarılı bir politika izliyor. Önemli kazanımlar sağlandı. Ancak iki konuda siyasetimizin bazı yönleri sorgulanabilir.
İsrail ile ilişkilerimizin özellikle kapsamlı askeri işbirliği boyutu bunlardan biridir. İkincisi ise Irak politikamızdaki bazı tutarsızlıklardır. Daha doğrusu Irak’ta ne istediğimiz belli de, bu istekleri gerçekleştirmek için ne yapabileceğimiz belirsiz.
***
Irak politikamız Kürt sorununa endeksli. Irak’ta Almanya gibi simetrik veya İspanya gibi asimetrik bir federasyon çerçevesinde Kürtlere geniş bir özerklik tanıyacak ve onları potansiyel olarak bağımsızlığa yaklaştıracak bir siyasi yapılanmaya karşıyız. Böyle bir gelişmenin Türkiye’deki Kürt kökenlileri de aynı emele yönlendirmesinden endişe ediyoruz.
Petrol kaynaklarına sahip Kerkük’ün Kürt bölgesine dahil edilmesinin hem Türkmenleri mağdur edeceğini, hem de Iraklı Kürtleri süratle zenginleştirerek siyasi amaçlarına varmalarını kolaylaştıracağını düşünüyoruz.
Ne var ki Irak’taki ABD askeri mevcudiyeti, gelişmeleri etkilemek imkánlarımızı kısıtlamıştır. Gerekirse askeri müdahalede bulunmak opsiyonunu kaybettik. Gerçi sınırın ötesinde bir miktar kuvvetimiz mevcut, fakat bu daha çok caydırıcı bir güç niteliğinde. ABD kuvvetleri ile çatışmaya sürükleyebilecek bir operasyon yürütmesi söz konusu olamaz.
Şayet 1 Mart 2003’te hükümetin sunduğu tezkere TBMM’ce kabul edilmiş olsaydı Kuzey Irak’taki gelişmelerde bir ölçüde söz hakkımız bulunacaktı. Tezkere reddedilince böyle bir olanak da kalmadı.
***
Kerkük meselesi Türkiye için olduğu kadar Araplar için de önemli. Bundan iki hafta kadar önce Irak’ın yeni Başkanı Gazi el Yavar, Kerkük’ün Irak’ın bir mikrokozmu olduğunu ve oradaki gelişmelerin bütün Irak’ı etkileyebileceğini vurgulamıştı.
Kerkük’te vuku bulabilecek etnik çatışmaların bütün Irak’a yayılması tehlikesi gerçekten ciddiye alınmalıdır. Tek çözümün Kerkük’e özel bir statü verilmesi olduğunu Kürtlerin de kabul ettiğini son Ankara ziyaretinde Celal Talabani belirtmişti. Ne var ki, Dışişleri Bakanlığı heyetinin bölgede yaptığı inceleme, Kerkük’ün demografik yapısının Kürtler lehine değiştirilmesi eylemlerinin devam ettiğini saptamış bulunuyor.
Peki Türkiye bu oldu bittileri durdurmak için ne yapabilir? Genelkurmay İkinci Başkanı, 8 Temmuz’da basına yaptığı açıklamalarda oldukça kuvvetli bir uyarıda bulundu. Arkasından Dışişleri Bakanı da aynı mealde konuştu. Uyarı iyi de, dikkate alınmadığı takdirde yaptırımı yok.
***
Irak’taki durum olabileceği kadar karmaşık. Gelecek yıl nasıl bir Irak bulacağımızı kimse bugünden kestiremez. Köprülerin altında daha çok sular akacak. Varsayalım ki güvenlik meselesi halledildi, Iraklılar öngörülen takvim içinde yeni bir anayasa üzerinde aralarında mutabakata vardılar ve Kürtler isteklerinin büyük kısmını elde ettiler. Yapabileceğimiz bir şey olmayacak.
Kürt sorunu açısından Irak’taki gelişmelerle Türkiye’deki gelişmeler arasındaki etkileşimi abartmamak lazım. Türkiye’nin AB üyelik süreci ile de bağlantılı kendi iç dinamikleri çok daha önemli. Dikkatimizi bunlar üzerinde yoğunlaştırmak daha isabetli olur.